DÖVİZ KURLARI
Döviz Alış Satış
Dolar
Euro
TAZiYELER  + Ekle 
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Abuzer Akbıyık
abuzerakbiyik@hotmail.com
Tarladan Sofraya “İsot” Çalıştayı
08 Ekim 2017 Pazar Saat 22:55

Bu günlerde Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nce “Acının en tatlısı” sloganı ile isot festivali yapıldı.  16 Eylül Kısas Köyü'nde isot hasadı ile başlayan program 7-8 Ekim 2017 günlerinde kortej yürüyüşü ve sanatçıların konserleri ile devam etti.

Program kapsamında İsot hasadı, töreni, Tarladan Sofraya İsot Serüveni  adlı fotoğraf sergisi, yöresel isot yemeklerin tanıtımı, çiğköfte yarışması etkinlikler ile  Şanlıurfalı sanatçılar Ferhat Göçer, Zekeriya Ünlü ve Sedat Anar, Aşık Sefai, Münevver Özdemir ile Mahmut Tuncer sevenleri ile buluştu.

Bu yıl ilk kez düzenlenen 'İsot Festivali', kapsamında kortej yürüyüşü sonunda  Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi’nin şöyle açıklama yapmış "Gastronomi şehri olan Şanlıurfa'mız ve Şanlıurfa'nın tarihinde iz bırakan, mutfağına lezzet katan, sabah yaşamın onunla başladığı isotun festivalini bu yıl ilk kez festival havasında kutlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu festivalde Büyükşehir Belediye Başkanlığı olarak coğrafi işaretli ve tescilli olan isotumuzu tüm dünyaya ve Türkiye'ye tanıtmak, sahip çıkmak, isotun insanlar üzerindeki etkisi, ses üzerindeki o vermiş olduğu tatlı, güzel yanını da dikkate alarak bu defa Şanlıurfa'yı müzikle, müzik dünyası ve müzik şehri olarak ön plana çıkaracağız."

Şanlıurfa İsotunun tanıtımı, bu vesile ile Şanlıurfa’nın  yerel ve ulusal medyada gündeme gelmesi,  halkın morel bulup eğlenmesi açısından elbette ki festivalin yararı olmuştur. Bu konuda itirafımız yok. Emeği geçenleri kutlarım. 

 

Gündem “İsot”. Ben de İsot festivalinin mürekkebi kurumadan yapılması gerekenler konusunda düşüncelerimi paylaşmak istedim.

Urfalı olarak, “Isot” sabah kahvaltıda, öğle yemeğinde akşam yemeğinde sofralarımızı süsüler. Urfalı olarak “İsotu” severiz. Urfalı olarak İsot ön plana çıkmış olsa da Isot’un –az çok- hemen her yerde sevildiğini söyleyebilirim. Anadolu’da “Pul Biber” olarak bilinen kurutulmuş ve öğütülmüş kırmızı birerin Şanlıurfa’daki adı “İsot” dur. Acısı, Az acısı, Tatlısı vardır. Renkleri kurutma şekline bağlı olarak siyah-kırmızı, koyu kırmızı, açık kırmızı şeklinde olanları varır.

Isot, ülke çapında ve yurt dışında, pek çok yemekte, kebapta kullanılır.  Bu nedenle “İsot”  ticari bir üründür.  Bu ürün, lezzeti ile, markası ile, sağlık kurallarına uygun işlenmesi ve paketlemesi ile pazara sunulabilirse, üretici, imalatçı, toptancı hemen herkes kazanır, istihdam oluşur, Şanlıurfa ve ülke ekonomisine önemli katkı sağlanır. Yurt dışına ihraç ile ülke döviz kazanır.

İşin eğlence tarafını bir tarafa koyarsak bence isotla ilgili tarım, ticaret ve sanayi yönü ile İsot üzerinde durulması gerekmektedir.

İsotu tescil etmekle, bu benimdir demek iş bitmiyor, o ürün kağıt üstünde senin olsa da gerçekte öyle olmuyor.  İşte örneği “Çiğköfte”,  Çiğköfte bizimdir diye istediğimiz kadar dövünelim, tescil edelim. Çiğköfte yurdun her yerinde-Şanlıurfa’da dahil- Adıyaman çiğköftesi olarak satılıyor.  Fıstık bizimdir, En fazla ağaç sayısı Urfa’da var diye yıllarca dövündük durduk. Rahmetli Mustafa Dişli “Eyvah fıstığımı çaldılar” diye şiir yazdı. Konuyu gündeme getirdi fakat sahip çıkamadık. Şimdi fıstık, ülkenin her yerinde “Antep fıstığı” olarak satılıyor.  Netice olarak bu ürün benimdir demekle olmuyor.  Ürünün işlenmesi, pazara sunulması önem arz ediyor.   

1-Şanlıurfa isodunun tohumundan, ekimine kadar, toprağın cinsinden, verilecek gübre çeşidine, toplanmasından, isot haline getirilmesinden, pazarlanmasına kadar bir dizi çalışma yapılması gerekmektedir.

2-(Konun uzmanlarından öğrendiğimize göre) Şanlıurfa isodu ile ilgili Sertifikalı tohum yoktur. Çiftçiler kendi ektiklerinden ertesi yıl tohum olarak ayırmaktadır. İsot yabancı döllenen bir bitki olduğu için çevresindeki bitkilerden etkilenmektedir. Bu nedenle Urfa İsodu her geçen yıl bozulmaktadır.  Şanlıurfa isodunun geleneksel lezzetin ve tadın bozulmaması için tohumun korunması, ıslah edilmesi, tescil edilmesi gerekir.

3-İsodun geleneksel yöntemlerle doğranıp damlarda kurutulması, öğütülmesi ve çuvallara konuşması üzerinde ısrarla durulması, bu sürecin toz-toraktan arındırılarak, hijyen şartlarına uygun hale getirilmesi gerekir.

4-Geleneksel olarak isot yapımının en büyük tehlikesi insan sağlığına zarar veren alfatoksin barındırma ihtimalidir. Bu konuda gerekli çalışmalar ve önlemler alınmalıdır.

5-Geleneksel imalatların pek çoğu evlerde, damlarda “merdiven altı” diye tabir edilen yerlerde yapılmaktadır. Devlet yetkililerinin bu üretimlerden ne derce ilgisi bilgisi vardır, denetim yapılmakta mıdır?  Mutlaka bu konu üzerinde durulmalıdır. (Evlerde veya sağlıksız ortamlarda imalat yapanlara, işlerini iyileştirmeleri, sağlıklı işletmeler kurmaları için uzun vadeli faizsiz kredi veya hibe destekleri sağlanabilir. Çalışanların ücretleri ile ilgili sigorta ve vergi desteği, İŞKUR’dan ücret desteği sağlanabilir. Gıda üretimi için alınması gereken belgeler ve süreçler konusunda bilgilendirme yapılabilir, destek verilebilir. İsot imalatçıları için Sanayi sitesi gibi bir yer kurulabilir. Buradaki yerler evde imalat yapanlara uygun fiyatlarla uzun vadeli satılabilir, kiraya verilebilir. Evlerde İsot imalatı binlerce kişinin ekmek kapsısıdır. Bu nedenle amaç; bu yerleri cezalandırmak kapatmak olmamalıdır. Amaç; bu yerleri ıslah etmek, üretim sürecini sağlıklı hale getirmek olmalıdır. Sağlıklı üretim sayesinde daha çok satış yapacakları daha çok kazanacakları onlara anlatılmalıdır.)

6-İsodun çarşıda-pazarda çuvalın için ağzı açık olarak satılması uygun değildir.  Çuvalların ağzı açık olduğundan havadaki toz torağa maruz kalmaktadır. Buna bir düzen getirilmelidir.

7-İsodun lezzeti bozulmadan fabrikada,  hijyen ortamda nasıl elde edileceği konusunda ar-ge çalışmaları yapılmalıdır.

8-Şanlıurfa isodunun marka olabilmesi Türkiye ve dünyada tanınması ve hak ettiği değeri bulabilmesi için Tarladan-sofraya kadar bir dizi çalışmaların yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Sonuç olarak özetle şunu söyleyebilirim; İsotun üretimi, imalatı, pazarlanmasındaki sorunların tespiti, çözümü süreci Büyükşehir Belediyesinin altından kalkacağı bir yük değildir. Valilik, Harran Üniversitesi, Tarım İl Müdürlüğü,  GAP idaresi başkanlığı, GAP Tarımsal Araştırama Enstitüsü, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Kalkınma Ajansı, Esnaf ve Sanatkarlar Birliği, Sivil toplum örgütleri birlikte çalışma yaparak önce sorunları ortaya koymalı, çözüm önerileri getirmeli ve gerekli önlemleri uygulamalıdır.  Böyle bir çalışmaya hiç vakit kaybetmeden festival ertesinde “İsot Çalıştayı” ile başlanabilir.

Şanlıurfa isodunun tohumu, ekimi, hasadı biz dizi çalışmalar yapılması ve neslinin korunması gerekir. Gerek geleneksel ev üretimi, gerekse fabrika üretimlerinin tarım ve sağlık bakanlığının belirlediği normlara uygun üretimin sağlanması, marka oluşturulması, paketlemenin büyük marketler girebilecek şekilde yapılması gerekir. Ancak bu şekilde “Urfa İsotu” Türkiye’de ve dünya piyasalarında yer alabilir.

 

Bu yazı toplam 3715 defa okundu.
Bu Yazıya Henüz Yorum Eklenmemiş.
Şu An Sitede
Kişi Online
DÜNÜN MANŞETLERi
SEFERLER  + Ekle 
ETKiNLiK  + Ekle 
ARŞİVDE ARA
ÇOK OKUNANLAR
ÜYELİK
Genel İçerikler