KARAKOYUN DERESİ VE HIZMALI KÖPRÜ EFSANESİ
Bir zamanlar şehrin güneydoğusunda yoksul bir ana oğul yaşarmış. Oğul kazancılık yaparmış. Bir gün buraya gelen bir derviş buraya gelip çalışkan ve dürüst olduğunu anlamış. Fakir oluşlarını da düşünerek “Yakında ülkeme döneceğim orası zengin bir yerdir. İstersen sende benimle gel” diye teklifte bulunmuş. Anasına danışan delikanlı izin almış.
Derviş onu ülkesine götürmüş, onu eğiterek yetiştirmiş. Günün birinde delikanlı çarşıda bir kızı görüp ona sevdalanmış. Bu kız Karakoyunlu beyinin kızıymış. Öğrenince ümidini yitirip hastalığa yakalanmış. Yemeden içmeden kesilmiş. Derviş “Oğlum ümitsizlenme gider isteriz” demiş. Saraya varmış, bey öfkelenmiş ama belli etmemiş. Dervişten yapamayacağı bir teklifte bulunmuş kırk gün içinde çeşitli para armağanlar getirmesini belirtmiş. Yoksul olan dervişin bu teklifi kırk günde tamamlaması imkansızmış. Teklifi öğrenen genç günden güne erimeye başlamış. Bey’in verdiği kırk gün dolduğunda dervişin tekke avlusunda mal ve altın yüklü katırları gören genç hemen dervişe haber vermiş. Alıp beye götürmüşler. Sözünde duran bey kızını bu delikanlıya vermiş. Düğün dernek kurulup evlenmişler. Gerdek gecesi delikanlıya derviş iki rekat namaz kılmasını ve kendisi için de dua etmesini söylemiş. Delikanlı namaz kılmış ama ona dua etmeyi unutmuş. Sabah olunca delikanlı kendisini kendi memleketindeki Kasarcı çayı kıyısında bulmuş. Başından geçenleri anasına anlatmış ve eski hayatlarını devam etmişler.
Gelin uyanınca kocasını yanında görememiş. Her tarafı aratmış ama bulamamış. Dervişte kaybolup gitmiş. Gelinin vakti dolunca bir oğlu olmuş, hem kocasını aramak hem de Hac görevini yapmak üzere yola çıkmış. Şanlıurfa’ya ulaşmış Samsat kapısı önünde çadır kurdurmuş. Bağrışmalar acıyla haykıran insanları duymuş. Şehrin ortasından geçen derenin taştığını evlerin sular altında kaldığını öğrenmiş. Şehri su baskının dan kurtarmak için Hacca gitmekten vazgeçmiş. Hac parasını bu işe harcamayı düşünmüş. Tellallar çağırttırıp halkı hendek kazmaya yöneltmiş.
Anasının istediği ile o delikanlı de hendek kazmak için buraya gelmiş. Bey kızının çocuğu bir ağıt tutmuş., bir türlü susturamamışlar. Oyalamak isteyen işçiler çocuğu kucağına almışlar elden ele dolaşan çocuk babasının eline gelince susup, gülmeye başlamış. Bey kızı delikanlıyı hendek görevinden alıp çocuğu avutmakla görevlendirmiş. Delikanlının anası. Oğlunun bohçasından altın sırma işlemeli düğün elbisesini bulmuş. Bunu kendisine iyiliği dokunan bu hatuna hediye vermek istemiş. Bey kızı bu hediyeyi görünce kendi el işlemeli elbisesini tanımış, bu delikanlının kendi kaybolan kocası olduğunu anlamış ve böylece birbirilerine tekrar kavuşmuşlar.
Kazılan hendek tamamlanmış. Derenin yatağı değiştirilmiş, taşkın tehlikesi önlenmiş. Buraya bir köprü yapılmış. Köprü yıkılınca yerine yenisi yapılabilmesi için köprünün temeline bey kızı altın hızması ile değerli taşlar gömdürmüş. Bu dereye daha sonra Karakoyun deresi, bu köprüye de Hızmalı Köprü denilmiştir. Delikanlı ile bey kızı öldüklerinde bu derenin kıyısına gömülmüşlerdir.