DİNİ MİMARİ
Yrd. Doç .Cihat Kürkçüoğlu*
A. CAMİLER
1. Dönemlerine Göre Şanlıurfa Camileri
Yedinci yüzyıldan itibaren çeşitli İslâm devletlerinin egemenliğine giren Şanlıurfa'daki 39 adet tarihi camiden Ulu Camii, ve Pazar Camii, muhtemelen Zengiler dönemine (XII. yüzyıl), Halil-ür Rahman Camii, Eyyûbiler dönemine (1211), Hasan Padişah Camii, Akkoyunlular dönemine (XV. yüzyıl) aittir. Selahaddin Eyyûbi Camii, Circis Peygamber Camii ve Fırfırlı Camii, kiliseden çevrilmiştir. Bunların dışında kalan 32 adet camiin tamamı Osmanlı dönemine aittir.
2. Yazılı Kaynaklarda Geçen Şanlıurfa Camileri
1876 tarihli Halep Vilâyet Salnâmesi'nde Urfa merkez kazada 24 cami, 2 mescidin; 1887 tarihlide 31 cami, 31 mescidin; 1893 tarihlide 77 cami ve mescidin; 1894 tarihlide ise 58 caminin mevcut olduğu belirtilmektedir.
1650 yıllarında Urfa'yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Urfa camilerinden şu cümlelerle bahsetmektedir: ".... Urfa'da 22 cami vardır. İçkalede eski bir mabed olan Minaresiz Camii vardır. Paşa Sarayı yakınında kalabalık cemaati olan Kızıl Cami, Nemrud zamanından kalma eski bir kilise imiş. Harun Reşid fethinde kiliseden camiye çevrilmiştir. Hala minarelerinde erganunhâneleri vardır. Ak Camii de eski bir mabeddir. İbrahim Halil Camii'ni ilk yaptıran Halife Me'mun'dur. Pazar Camii'nin cemaati çoktur. Sultan Hasan Camii, Ahaveyn Camii, Debbağhâne Camii de meşhur camileridir. Bu son 6 camiye, İbrahim Halil suyu uğrayıp havuz ve şadırvanları canlandırır ve fıskiyelerden bol su fışkırır. Öteki camileri; Beykapısı Camii, Hekim Dede Camii, Karameydan Camii, Uğurlu Meydan Camii'dir. Bu sonuncusu da eski bir mabeddir. 67 kadar mahale mescidi vardır."
Evliya Çelebi'nin yukarda sözünü ettiği camilerden büyük bir kısmı bugün ayaktadır. Bunlardan içkalede olduğunu belirttiği cami günümüze ulaşmamıştır. Ahaveyn (Ahırvan) Camii'nin de büyük bir kısmı yıkılarak ev haline getirilmiştir. Son olarak sözünü ettiği Uğurlu Meydan Camii'nin ise bugünkü mevcut camilerden birinin değişik bir adı mı olduğu veya yıkılmış eski bir cami mi olduğu bilinmemektedir.
Günümüzde mevcut olmayan, ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde vakfiyeleri bulunan Şanlıurfa camileri de şunlardır: Siverekli Ali Camii, Hacı Korkmaz Camii, Çine Camii, Tarihli Mescid-i Şerifi, Şah Hüseyin Camii, Mahkeme Mescid-i Şerifi (vakfiyesinde Mahkeme Mahallesi'nde-bugünkü Yıldız Meydanı-bulunduğu belirtiliyor), Hacı Mihman Camii, Meşarkiye Camii, Hacı Sadıka Mescid-i Şerifi, Kubbe Mescid-i Şerifi (vakfiyesinde h.1338 tarihli olduğu belirtilen bu mescidin Kubbe Mescid Sokak'ta yer alan (bugünkü 12 Eylül Caddesi) ve 1980 yılında yıkılarak betonarme bir şekilde yeniden yapılan Hacı Abdülvahit Hoca Tekkesi'nin olması kuvvetle muhtemeldir.) Gelen Mescidi (h. 1153Ğm. 1740), Musa Efendi Camii (vakfiyesinde sur dışında, taşra mahallede olduğu kayıtlı), Kutbiye Camii (m. 1780 tarihli Ömer Paşa Vakfiyesi'nde Yengi Çarşı içersinde olduğu kayıtlıdır).
Ahmed adında bir şahıs, Şevval 1124 (m. 1712) tarihli dilekçesinde Urfa'daki Meşarkiye Camii'nin mütevelliliğinin 200 seneden beri dedelerinde olduğunu, kendisinin mütevelli olarak yevmiye 4 akçe aldığını belirtmektedir. Türk Meydanı yakınında yer alan bu cami, 1950 yıllarında yıktırılarak yerine Çarhoğlu Camii adıyla yeni bir cami yaptırılmıştır.
Son yirmi yıl içersinde Şanlıurfa'da Sultan Bey, Kardeşler, Kamberiye, Damat Süleyman Paşa, Abdülvahit Hoca ve Kutbeddin camileri yıkılarak yerlerine betonarme camiler yapılmıştır. Bunlardan Sultan Bey Camii ile Kardeşler Camii'nin kitabeleri korunmuştur. Sultan Bey Camii'nin kitabesinde h. 995 (m. 1586) yılında Sultan III. Murad Han zamanında Sultan Ahmed Bey adında bir vali tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Caminin kuzey yanında bulunan Sultan Hamamı'nın da aynı şahıs tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kunduracı Pazarı'ndaki Kardeşler Camii'nde yer alan kitabede ise, h. 1032 (m. 1623) yılında Molla Musa tarafından "İhlasiye Camii" adıyla yaptırıldığı yazılıdır.
Molla Musa'nın Bediüzzaman Mezarlığı'nın Tılfındır Tepesi kesiminde yer alan pembe mezar taşında: "Bâni-i Câmi-i İhlâsiye el Hac Molla Musa" yazılıdır.
Bunlardan başka son yıllarda Arabi Camii ile Eyyub Peygamber camilerinin kubbeli ve tonozlu örtü sistemleri yıkılarak düz betona dönüştürülmüş; temelinden yıkılan Kutbeddin Camii ile Kıbrıs Tekkesi Mescidi bazı farklılıklarla asıllarına uygun olarak yeniden yapılmıştır.
Şair ve mutasavvuf Sakıp Efendi tarafından Akarbaşı mevkiinde h. 1279 (m. 1862) yılında inşa edilen medrese, tekke, kütüphâne ve Sıbyan Mektebi gibi yapılardan oluşan külliye içinde, Sakıbiye Camii adıyla anılan bir caminin bulunduğu h. 1286 (m. 1869) tarihli Sakıp Efendi Vakfiyesi'nden anlaşılmaktadır. Cami dahil bu külliyenin tamamı günümüzden 40-50 yıl kadar önce yıktırılmıştır.
Bugünkü Urfa Pasajı'nın yerinde bulunan ve günümüzden 40-50 yıl önce yıktırıldığı söylenilen Bilal-ı Habeşi Camii'nin nasıl bir plana sahip olduğu bilinmemektedir.
3. Plan Tiplerine göre Şanlıurfa Camileri ve Başlıca örnekleri
Şanlıurfa camileri; Çok Ayaklı Camiler, Orta Kubbenin Yanlara Doğru Genişlediği Camiler, Eş Değerde Çok Kubbeli Camiler, Mihrab Önü Kubbeli Camiler, Tek Kubbeli Kübik Camiler, Tonozlu Camiler ve Bazilikadan Çevrilen Camiler olmak üzere başlıca yedi plan şemasına sahiptir.
Osmanlı mimarisinin ters T planlı cami şeması ile orta kubbenin yanlara doğru yarım kubbelerle genişletildiği şemanın dışında Urfa camilerinde Osmanlı cami mimarisinin tüm plan tipleri uygulanmıştır.
a. Eski Ömeriye Camii
Kazancı Pazarı mevkiindeki bu camiin mevcut kitabeleri onarım devirlerine ait olup, yapının esas inşa tarihi bilinmemektedir. Son cemaat yerinin doğu duvarında yer alan h. 701 (m. 1301) tarihli tamir kitabesi, bize Ömeriye Camii'nin Urfa'nın en eski camiilerinden biri olduğunu göstermektedir.
Cami mekânı, ortada bir kubbe, yanlarında birer çapraz tonozun örtülü olduğu yatık dikdörtgen planındadır. Kubbe ve tonozlar duvarlarda ve köşelerde yarım duvar sütunlarına oturtulurlar. Bu plan daha geç tarihlerde inşa edilen Harrankapı Hacı Lütfullah Camii'ni etkilemiştir.
Mihrabın iki yanında, balkon şeklinde ve önde ikişer tam, arkada ikişer yarım sütunlu birer minber bulunur. Üzerleri taştan yarım kubbeli, korkulukları demir şebeke oymalı bu minberler Urfa camiilerinde rastladığımız balkon şeklindeki minberlerin en olgun ve zarif örnekleridir.
b. Halil-ür Rahman Camii
Halil-ür Rahman Gölü'nün güneybatı köşesinde yer alan bu camii, medrese, mezarlık ve efsaneye göre Hz. İbrahim'in ateşe atıldığında düştüğü makamdan meydana gelmiş bir külliye halindedir.
Camiin güneydoğu köşesine bitişik kare gövdeli kesme taş minarenin batı cephesindeki kitabede, Eyyûbiler'den Melik Eşref Muzafferüddin Musa'nın emriyle 1211 yılında yaptırıldığı yazılıdır.
Halk arasında "Döşeme Camii" veya "Makam Camii" olarak da adlandırılan Halil-ür Rahman Camii'nin, Bizans devrine ait Meryem Ana Kilisesi'nin yerine inşa edildiği bazı kaynaklarda geçmektedir. Evliya Çelebi'ye göre de şehirdeki en eski camilerdendir ve Abbâsi halifesi Me'mun zamanında Hz. İbrahim Makamı'na inşa edilmiştir.
Halil-ür Rahman Camii, kareye yakın şekliyle mihraba paralel üç sahınlı bir plana sahiptir. Mihrab önü sahnı ve kuzey sahın üçer çapraz tonozla, orta sahın ortada bir kubbe ve yanlarında birer çapraz tonozla örtülmüştür.
c. Hasan Padişah Camii
Eşdeğerde Çok Kubbeli Camiler grubuna giren Hasan Padişah Camii, 15. yüzyılın ikinci yarısında Akkoyunlu Devleti Sultanı Uzun Hasan Bey tarafından Toktemur Mescidi'nin batısına bitişik olarak yaptırılmıştır.
Cami, kıble duvarı boyunca sıralanmış tromplu üç büyük kubbe ile örtülü dikdörtgen bir plana sahiptir. Kubbeler orta bölümde dört bağımsız payeye, doğu ve batıda ikişer duvar payesine, kuzey ve güneyde ise duvarlara otururlar.
Son cemaat yeri, önde payeler üzerine oturan çapraz tonozlarla örtülü sekiz gözlüdür. Doğu baştaki göz Toktemur Mescidi önüne rastlamaktadır. Avlunun kuzeyinde yer alan tek şerefeli ve poligonal gövdeli minare 1859 tarihinde Halil Bey tarafından tamir ettirilmiştir.
d. Kadıoğlu Camii
Kadıoğlu Mahallesi, Su Meydanı mevkiindeki bu camiin vakfiyesinde 1694 tarihinde Kadızâde Hüseyin Paşa tarafından yaptırıldığı yazılıdır.
Sekiz Ayaklı Osmanlı Camiileri grubuna giren Kadıoğlu Camii'nde dört bağımsız payeye oturan sekizgen kasnaklı orta kubbe yanlara doğru çapraz tonozlu mekânlarla genişletilmiştir. Cami, bu planını 15. yüzyılda inşa edilmiş olan Diyarbakır Şeyh Safa Camii'nden almış olmalıdır.
Önde üç payeye oturan beş gözlü son cemaat yeri çapraz tonozlarla örtülüdür. Avlunun kuzeyindeki giriş cephesinde, üzeri yarım kubbeli dış portal üzerinde 1844 tarihinde Urfa Kaymakamı Bahri Paşa tarafından yaptırılan silindirik gövdeli ve tek şerefeli minare yer alır. Portal üzerine oturan minarenin alt kısmı boş olduğundan halk arasında Kadıoğlu Camii'ne "Dipsiz Minare Camii" de denilmektedir. Avlu portalinin doğusuna bitişik olarak 1725 tarihli Emencekzâde Çeşmesi bulunmaktadır.
e. Nimetullah Camii (Ak Camii)
1500 yılı başlarında Urfa Sancakbeylerinden Nimetullah Bey tarafından inşa ettirilmiştir. 1722 yılında aynı soydan Hacı Nimetullah b. Asker tarafından tamir ettirilen bu cami, plan itibariyle Edirne Üç Şerefeli Cami ile tam bir benzerlik gösterir. Kuzey ve güneyde duvarlara, doğu ve batıda birer payeye oturan kubbeli orta mekân yanlara doğru ikişer küçük kubbe ile genişletilmiştir.
Nimetullah Camii'nin bu planı daha sonraları inşa edilmiş olan Çakeri Camii'nde batı taraftaki iki kubbe kullanılmadan yarım olarak uygulanmıştır.
Mukarnas kavsaralı mihrap nişinin çevresinde içiçe geçen sekizgenlerin oluşturduğu geometrik bir kompozisyon ve bunun etrafında mukarnas frizi dolaşmaktadır. Sekizgen geçmelerin oluşturduğu kompozisyon Hızanoğlu ve Yusuf Paşa Camii mihraplarında da karşımıza çıkmaktadır. Camii mekânına giriş kapısı Urfa'da eşine rastlanmayan klasik Osmanlı portalleri tarzında mukarnaslıdır. Beş gözlü son cemaat yerinin orta bölümü kubbe, diğer bölümleri çapraz tonozlarla örtülüdür. Caminin kuzeybatı köşesindeki silindirik gövdeli tek şerefeli minare, yeni yapılan bazı minareler hariç Urfa minareleri arasında en uzun olanıdır.
f. Rızvaniye Camii
Halil-ür Rahman Gölü'nün kuzey kenarı boyunca yer alan bu camii, Osmanlı döneminde Rakka-Urfa Valisi Rızvan Ahmet Paşa tarafından 1736 yılında yaptırılmıştır. Cami avlusunun üç tarafı medrese odaları ile çevrilmiştir.
Rızvaniye Camii, mihrap duvarı boyunca sıralanmış üç kubbesiyle dikdörtgen bir plana sahiptir. Üç gözlü son cemaat yerinin üzeri üç kubbe ile örtülü olup, doğu ve batıdaki kubbeler yanlara doğru yarım kubbelerle genişletilmiştir.
Caminin inşa tarihinden kalma ahşap kapısı zengin bitkisel süslemelidir.
g. Ulu Cami
Urfa merkezindeki camilerin en eskilerindendir. Ulu Cami, bazı kaynaklardan anladığımıza göre, eski bir sinagog iken M.S. V. yüzyıl başlarında Aziz Stefanos Kilisesi adını alan ve kırmızı renkteki mermer sütunlarının çokluğu nedeniyle "Kızıl Kilise" olarak da adlandırılan bir Hıristiyan kilisesinin yerine inşa edilmiştir. Bu kilisenin avlusuna ait duvarlar, bazı sütun ve sütun başlıkları ile halen minare olarak kullanılan sekizgen gövdeli çan kulesi bugün ayaktadır.
İnşa kitabesi bulunmadığından caminin ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Camideki mevcut kitabeler onarım devirlerine ait olup inşa tarihi hakkında fikir vermemektedir. Halep hâkimi Nureddin Zengi tarafından tamir ettirilerek bugünkü şeklini alan, Halep Ulu Camii ile benzer bir plan gösteren Urfa Ulu Camii'nin Zengiler zamanında 1170-1175 yılları arasında yaptırılmış olabileceği tahmin edilmektedir.
Urfa Ulu Camii, payeler üzerinde kıble duvarına paralel üç sıra çapraz tonozlarla örtülü, yatık dikdörtgen bir plana sahiptir. Orta eksenden biraz doğuya kaymış olan mihrap önü bölümü, sivri kemerler üzerine oturan ve her biri çapraz tonozlarla örtülü ondört sivri kemerle avluya açılan son cemaat yeri, Anadolu'da ilk kez Urfa Ulu Camii'nde ortaya çıkmıştır.
h. Yusuf Paşa Camii
Vezir Yusuf Paşa tarafından doğusundaki Vezir Hamamı ile birlikte, 1709 tarihinde yaptırılmıştır. Yatık dikdörtgen planlı camii, kıbleye paralel iki sıra halinde ve her sırada üçer olmak üzere, altı kubbe ile örtülüdür. Kubbeler ortada iki payeye, yanlarda duvarlara oturmaktadır. Üç gözlü son cemaat yerinin üzeri, ön tarafta iki paye üzerine oturan üç kubbelidir.
Mukarnas kavsaralı taş mihrabın yanları sütunçeli ve çevresi içiçe geçen sekizgenlerden oluşan geometrik süslemelidir. Korkuluğu şebekeli oyma süslemeli taş minberin yan taraflarında ve kapı üzerinde rumi kompozisyonlu süslemeler bulunur.
Silindirik gövdeli ve tek şerefeli minare, son cemaat yerinin doğu köşesindedir.
4. Bazilikadan çevrilen camiler
a. Circis Peygamber (Peygamberler) Camii
Yeni Hal civarındaki bu camiin yerinde 5. yüzyılda Piskopos Hiba tarafından yaptırılan "Şehit Sergius Kilisesi" bulunuyordu. Daha sonraları bu kilise Aziz Sergius ve Aziz Şem'un adını aldı. Surların dışında bulunması nedeniyle şehri fethedemeyenlerin saldırılarına hedef olan bu kilise, 503 ve 580 yıllarında iki kez Sâsâniler tarafından yıkıldı. 8.Yüzyılda Abbâsi Halifesi Cafer el-Mansur'un, 11. yüzyılda da Selçuklular'ın şehri kuşatmaları sırasında zarar gördü. Bu kilise, aynı adı taşıyan Nimetullah Camii'nin yerinde bulunan Aziz Sergius Kilisesi ile karıştırılmamalıdır. İkinci Aziz Sergius Kilisesi, Rızvaniye Camii yerindeki Aziz Toma Kilisesi örneğine göre daha sonra inşa edilmiştir.
Aziz Sergius-Aziz Şem'un Kilisesi yıkılınca, yerine bugün cami olarak kullanılan Şehit Aziz Circis adında bir kilise inşa edildi. Prof. J.B. Segal tarafından 1971 yılında Circis Peygamber Camii'nde bulunarak Şanlıurfa Müzesi'ne getirilen Süryânice bir kitabede şunlar yazılıdır:
"Yakubi Patriği Aziz İgnatius, 1869 (m. 1558) yılında Allah'ın izniyle oraya geldi. O, Petrus ve Paulus'un 29 Haziran'daki büyük yortusunda bu Aziz Circis Kilisesi'nde taşın ve kutsanmış yağın ithafıyla vaftizi yeniledi. Saf kutsanmış yağın takdis merasimi esnasında bir mûcize meydana geldi. Su sarnıcındaki (su), kilisenin avlusundaki vaftiz kurnasına sıçradı. Bu harika (olay) bütün insanlar ve Hıristiyanlar tarafından görüldüğünde, (onlar) sevindiler ve bağırarak Elhamdülillah dediler."
Cami hariminin doğu kesiminde yer alan payelerin güneyde olanında Süryânice, kuzeyde olanında ise Arapça birer kitabe mevcuttur. İkisi de aynı tarihte yazılmış olan bu kitabelerden Süryânice olanında: "Bu Şehit Aziz Circis Kilisesi, 2156 Yunan yılında (m. 1844), Antakya Piskoposluğu'nun Patriği Elias II. Aryana adındaki Aziz İgnatius'un günlerinde ve Urfa Piskoposluğu'nda oturan Kudüslü Abraham'ın günlerinde, M'nin ilgisiyle Merhum Hacı Monufar'ın oğlu A..tho ve dindar Süryâni halkın katılımıyla yapılmıştır. Allah onların ecirlerini adil ve sadıklarla kabul etsin, amen ve amin." denilmektedir.
Kuzeydeki payede yer alan Arapça kitabede ise şöyle yazılıdır: "Bu kilise, zamanın sultanlarının genç sultanı, İslâm dininin yardımcısı, Sultan ve Hakan Abdülmecid Han'ın iradesiyle - Allah onun mülkünü sürekli etsin-; himmet sahibi Müşir-i Ekrem Salih Vechi Paşa zamanında - Allah onun dostluğunu devam ettirsin - ve Kaymakam dairesinin vekili Bahri Paşa'nın kaymakamlığı zamanında - Allah onun ikbalini arttırsın - ve Çerkez Hüseyin Ağa'nın memuriyetiyle- Allah onun kadrini arttırsın - 1260 yılı Recep ayında (Temmuz 1844) tamamlanmıştır."
Harime giriş kapısı yanındaki mermer kitabede, bu kilisenin Çarhoğlu Muhammed tarafından h. 1385 (m. 1965) yılında camiye çevrildiği yazılıdır. Camiye çevirme işlemi esnasında kilisenin planı aynen muhafaza edilerek sadece kuzey cepheye 3 gözlü son cemaat yeri ve minare eklenmiştir.
Yapı apsise dikey üç nefli bazilikal bir plan gösterir. Nefler sekizgen üçer paye ile birbirinden ayrılmıştır. her nef doğu batı istikametinde dörder çapraz tonozla örtülüdür. Yapının batısında her biri üçer çapraz tonozla örtülü iç ve dış narthex bulunur. Cami mekânına bitişik olan iç narthexin üzerinde gynakaion kısmı (kadınlar mahfili) yer alır.
b. Fırfırlı Camii
Vali Fuat Bey Caddesi (Yeni Yol) üzerinde yer alan ve halk arasında "Fırfırlı Kilise" olarak anılan bu yapının esas adı "Oniki Havari Kilisesi" olup, kitabesi bulunamadığından inşa tarihi bilinmemektedir.
Yapı apsise dikey üç nefli bazilikal planlıdır. Orta nef dört tromplu kubbe, yan nefler dörder çapraz tonozla örtülüdür. Yan neflere nazaran daha geniş tutulan orta nefin girişten itibaren üçüncü kubbesinin kasnağı 24 adet pencerelidir. Yapıdaki kubbe ve tonozlar ortada bazalt taşından yapılmış mukarnas başlıklı yuvarlak sütunlara, yanlarda duvara bitişik olarak kesme taştan yapılmış yarım sütunlara otururlar. Yarım sütunlar dış cephelerde de birer dekorasyon unsuru olarak görülür.
Apsis, camiye çevrilme işlemi sırasında doldurularak pencereye dönüştürülmüştür. Apsisi ve iki yanında yer alan pastoforion hücreleri dışarıdan çıkıntı halindedir. Batı cephedeki giriş kapısı, içeriden yarım kubbeli, dış cepheden sivri kemerli olup, pembe mermer taşından yapılmıştır. Kapının üzerinde Dabbakhâne Camii'ndeki mükebbireyi andırır biçimde üç cepheli ve üç pencereli bir balkon bulunur. Urfa'daki diğer kiliselerde rastladığımız narthex ve gynakaion bölümleri bu yapıda yoktur.
Yapının özellikle batı cephesindeki ve köşe kulelerindeki muhteşem taş işçiliği dikkat çekicidir.
Kilise camiye çevrilirken güneydeki pencerelerden biri, mihrap haline getirilmiş ve güney duvarın ortasında bulunan yarım sütunun önüne taş minber yapılmıştır. Mihrap üzerinde yer alan kitabedeki tarihten, kilisenin h. 1376 (1956) tarihinde camiye çevrildiği anlaşılmaktadır. Kilise camiye çevrilmeden önce, bir süre cezaevi olarak da kullanılmıştır.
c. Selahaddin Eyyûbi Camii
Vali Fuat Bey Caddesi (Yeniyol) üzerindeki bu yapının yerinde 457 yıllarında Piskopos Nona tarafından yaptırılan, aynı zamanda Adalet Sarayı olarak da kullanılan ve kırmızı renkteki 32 adet mermer sütunuyla ünlü Vaftizci Aziz Yahya Kilisesi bulunmaktaydı. Restore edilerek Selahaddin Eyyûbi Camii'ne dönüştürülen bugünkü mevcut yapının, adı geçen geçen kilise üzerine 18. yüzyıl başlarında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Yapı, 19. yüzyıl başlarında restorasyon görmüş ve batı cephesinde değişiklikler yapılmıştır.
Doğu batı istikametinde apsise dikey üç nefli bazilika plana sahip yapıdaki nefler, normal Hellenistik bazikalarda olduğu gibi sütunlarla birbirlerinden ayrılırlar. Boydan boya tek beşik tonozla örtülü nefler dışardan düz damlıdır. Orta nef yan neflerden daha geniş ve yüksekçedir.
Binanın batıda yer alan giriş cephesindeki yedi gözlü dış narthex kısmının tonozları yanlarda payelere, ortada yuvarlak iki sütuna oturur. Dış narthexin tekrarı durumunda olan için narthexin tonozları altı yuvarlak sütuna oturmaktadır. İç narthexin sağında ve solunda yer alan kapılar yan bahçelere açılmaktadır. Her iki narthexin üzerinde gynakaion (kadınlar mahfili) kısmı yer almaktadır.
Yan neflerdeki büyük pencerelerin pahlarında birbirine dolanmış yılan (ejder) kabartmaları, orta apsisin yanlarında yer alan yarım sütunların başlıklarındaki haç taşıyan melek ve kuş figürleri ile (bu figürler yapının camiye dönüştürülmesi esnasında sıva ile kapatılmıştır) giriş cephesi orta kemerindeki taş süslemeler dışında yapıda başka süsleme yoktur. Pencere pahlarındaki dolanmış yılan kabartmalarının benzeri 1736 tarihli Rızvaniye Camii'nin iç kapısı yanlarında da tekrarlanmıştır.
B- TÜRBELER
1. Çift Kubbe
Şanlıurfa kalesinin doğusundaki mezarlık alanda bulunan bu iki mezar anıtı halk arasında "Çift Kubbe" adıyla anılmakta ve kimler için yaptırıldıkları bilinmemektedir. Altı ayak üzerine oturan tek kubbeli açık kümbetler tarzındaki her iki mezar anıtı şekil bakımından Şanlıurfa'daki birçok türbeye örnek olmuştur.
Bu kubbelerden dolayı mezarlık alana "Çift Kubbe Aile Mezarlığı" ismi de verilmiştir
2. Seyyid Maksud oğlu Seyyid Hacı Ali Türbesi
Harran Kapı Mezarlığı içersinde yer alan bu türbe, halk arasında "Kral kızı" türbesi olarak tanınmakta ve bununla ilgili bir efsane anlatılmaktadır. (Bkz: Efsaneler "Kral Kızı Efsanesi", s....) Kesme taşlardan sekizgen planlı ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. Kitabesinde şöyle yazılıdır: "Bu mezar, seyyidler seyyidi, iyilik ve güzellikler babası, Seyyid Maksud oğlu Seyyid Hacı Ali'nindir. Allah'ın rahmetine kavuştuğu Rebiülevvel 1003 (Kasım 1594) tarihinde burası bina edilmiştir."
Türbede, Seyyid Ali'den başka 1876'da vefat eden Kadiri Şeyhi Hacı Mustafa Efendi, iki oğlu, bir kızı ve 1969'da vefat eden Şeyh Hüseyin'e ait olmak üzere toplam 6 mezar bulunmaktadır.
3. Şeyh Mes‘ud Türbesi
Şanlıurfa'daki türbelerin en eski tarihlisi olan bu yapı, aslında dört eyvanlı kapalı Selçuklu medreseleri tarzında inşa edilmiş bir medrese yapısıdır. Doğudaki eyvanın alt kısmındaki odada Şeyh Mes‘ud'un mezarı, eyvan içersinde de sandukası bulunmaktadır.
Yapının 100 metre kadar batısında bulunan bir sarnıcın yanındaki kaya üzerine yazılmış Arapça kitabede şunlar yazılıdır: "Bu sarnıc, Nişaburlu Said Hengel'in oğlu Mes‘ud tarafından 10 Receb 579 (m. 30 Ekim 1183) tarihinde oyulmuştur. Kim Allah'ı yardıma çağırırsa, Allah ona ve bütün müslümanlara yardım ve merhamet etsin."
Mimari özelliklerine dayanarak, türbe ve medresenin de aynı tarihlerde yaptırıldığını söylemek mümkündür.
Kaynak: Yrd. Doç .Cihat Kürkçüoğlu, Harran Üniversitesi, "Şanlıurfa Mimari eserlerine Genel Bakış,
Uygarlığın doğduğu şehir Şanlıurfa, Şurkav Yayınları, Tisamat Basımevi, Ankara, 2002