DÖVİZ KURLARI
Döviz Alış Satış
Dolar
Euro
TAZiYELER  + Ekle 
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
GENEL BiLGi KÖŞESi » Mimari » DİNİ MİMARİ
06 Eylül 2009 Pazar Saat 17:50

DİNİ MİMARİ

              Yrd. Doç .Cihat Kürkçüoğlu*

A. CAMİLER

1. Dönemlerine Göre Şanlıurfa Camileri

Yedinci yüzyıldan itibaren çeşitli İslâm devletle­rinin egemenliğine giren Şanlıurfa'daki 39 adet ta­rihi camiden  Ulu Camii, ve Pazar Camii, muhteme­len Zengiler dönemine (XII. yüzyıl), Halil-ür Rahman Camii, Eyyûbiler dönemine (1211), Hasan Padişah Camii, Akkoyunlular dönemine (XV. yüz­yıl) aittir. Selahaddin Eyyûbi Camii, Circis Peygamber Camii ve Fırfırlı Camii, kiliseden çev­rilmiştir. Bunların dışında kalan 32 adet camiin ta­mamı Osmanlı dönemine aittir.

2. Yazılı Kaynaklarda Geçen Şanlıurfa Camileri

1876 tarihli Halep Vilâyet Salnâmesi'nde Urfa merkez kazada 24 cami, 2 mescidin; 1887 tarihlide 31 cami, 31 mescidin; 1893 tarihlide 77 cami ve mes­cidin; 1894 tarihlide ise 58 caminin mevcut olduğu belirtilmektedir.

1650 yıllarında Urfa'yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Urfa camilerinden şu cümlelerle bahsetmek­tedir: ".... Urfa'da 22 cami vardır. İçkalede eski bir mabed olan Minaresiz Camii vardır. Paşa Sarayı yakınında kalabalık cemaati olan Kızıl Cami, Nemrud zamanından kalma eski bir kilise imiş. Harun Reşid fethinde kiliseden camiye çevrilmiştir. Hala minarelerinde erganunhâneleri vardır. Ak Camii de eski bir mabeddir. İbrahim Halil Camii'ni ilk yaptıran Halife Me'mun'dur. Pazar Camii'nin cemaati çoktur. Sultan Hasan Camii, Ahaveyn Camii, Debbağhâne Camii de meşhur camileridir. Bu son 6 camiye, İbrahim Halil suyu uğrayıp havuz ve şadırvanları canlandırır ve fıskiyelerden bol su fışkırır. Öteki camileri; Beykapısı Camii, Hekim Dede Camii, Karameydan Camii, Uğurlu Meydan Camii'dir. Bu sonuncusu da eski bir mabeddir. 67 kadar mahale mescidi vardır."

Evliya Çelebi'nin yukarda sözünü ettiği cami­lerden büyük bir kısmı bugün ayaktadır. Bunlardan içkalede olduğunu belirttiği cami günümüze ulaş­mamıştır. Ahaveyn (Ahırvan) Camii'nin de büyük bir kısmı yıkılarak ev haline getirilmiştir. Son olarak sözünü ettiği Uğurlu Meydan Camii'nin ise bu­günkü mevcut camilerden birinin değişik bir adı mı olduğu veya yıkılmış eski bir cami mi olduğu bi­linmemektedir.

Günümüzde mevcut olmayan, ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde vakfiyeleri bulunan Şanlıurfa camileri de şunlardır: Siverekli Ali Camii, Hacı Korkmaz Camii, Çine Camii, Tarihli Mescid-i Şerifi, Şah Hüseyin Camii, Mahkeme Mescid-i Şerifi (vakfiyesinde Mahkeme Mahallesi'nde-bugünkü Yıldız Meydanı-bulunduğu belirtiliyor), Hacı Mihman Camii, Meşarkiye Camii, Hacı Sadıka Mescid-i Şerifi, Kubbe Mescid-i Şerifi (vakfiyesinde h.1338 tarihli olduğu belirtilen bu mescidin Kubbe Mescid Sokak'ta yer alan (bugünkü 12 Eylül Caddesi) ve 1980 yılında yıkılarak betonarme bir şekilde yeniden yapılan Hacı Abdülvahit Hoca Tekkesi'nin  olması kuvvetle muhtemeldir.) Gelen Mescidi (h. 1153Ğm. 1740), Musa Efendi Camii (vakfiyesinde sur dışında, taşra mahallede olduğu kayıtlı), Kutbiye Camii (m. 1780 tarihli Ömer Paşa Vakfiyesi'nde  Yengi Çarşı içersinde olduğu kayıt­lıdır).

Ahmed adında bir şahıs, Şevval 1124 (m. 1712) tarihli dilekçesinde Urfa'daki Meşarkiye Camii'nin mütevelliliğinin  200 seneden beri dedelerinde ol­duğunu, kendisinin mütevelli olarak yevmiye 4 akçe aldığını belirtmektedir. Türk Meydanı yakı­nında yer alan bu cami, 1950 yıllarında yıktırılarak yerine Çarhoğlu Camii adıyla yeni bir cami yaptı­rılmıştır.

Son yirmi yıl içersinde Şanlıurfa'da Sultan Bey, Kardeşler, Kamberiye, Damat Süleyman Paşa, Abdülvahit Hoca ve Kutbeddin camileri yıkılarak yerlerine betonarme camiler yapılmıştır. Bunlardan Sultan Bey Camii ile Kardeşler Camii'nin kitabeleri korunmuştur. Sultan Bey Camii'nin kitabesinde h. 995 (m. 1586) yılında Sultan III. Murad Han zama­nında Sultan Ahmed Bey adında bir vali tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Caminin kuzey yanında bulu­nan Sultan Hamamı'nın da aynı şahıs tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kunduracı Pazarı'ndaki Kardeşler Camii'nde yer alan kitabede ise, h. 1032 (m. 1623)  yılında Molla Musa tarafın­dan "İhlasiye Camii" adıyla yaptırıldığı yazılıdır.

Molla Musa'nın Bediüzzaman Mezarlığı'nın Tılfındır Tepesi kesiminde yer alan pembe mezar taşında: "Bâni-i Câmi-i İhlâsiye el Hac Molla Musa" yazılıdır.

Bunlardan başka son yıllarda Arabi Camii ile Eyyub Peygamber camilerinin kubbeli ve tonozlu örtü sistemleri yıkılarak düz betona dönüştürül­müş; temelinden yıkılan Kutbeddin Camii ile Kıbrıs Tekkesi Mescidi bazı farklılıklarla asıllarına uygun olarak yeniden yapılmıştır.

Şair ve mutasavvuf Sakıp Efendi tarafından Akarbaşı mevkiinde h. 1279 (m. 1862) yılında inşa edilen medrese, tekke, kütüphâne ve Sıbyan Mektebi gibi yapılardan oluşan külliye içinde, Sakıbiye Camii adıyla anılan bir caminin bulun­duğu h. 1286 (m. 1869) tarihli Sakıp Efendi Vakfiyesi'nden anlaşılmaktadır. Cami dahil bu kül­liyenin tamamı günümüzden 40-50 yıl kadar önce yıktırılmıştır.

Bugünkü Urfa Pasajı'nın yerinde bulunan ve günümüzden 40-50 yıl önce yıktırıldığı söylenilen Bilal-ı Habeşi Camii'nin nasıl bir plana sahip ol­duğu bilinmemektedir.

3. Plan Tiplerine göre Şanlıurfa Camileri ve Başlıca örnekleri

Şanlıurfa camileri; Çok Ayaklı Camiler, Orta Kubbenin Yanlara Doğru Genişlediği Camiler, Eş Değerde Çok Kubbeli Camiler, Mihrab Önü Kubbeli Camiler, Tek Kubbeli Kübik Camiler, Tonozlu Camiler ve Bazilikadan Çevrilen Camiler olmak üzere başlıca yedi plan şemasına sahiptir.

Osmanlı mimarisinin ters T planlı cami şeması ile orta kubbenin yanlara doğru yarım kubbelerle genişletildiği şemanın dışında Urfa camilerinde Osmanlı cami mimarisinin tüm plan tipleri uygu­lanmıştır.

a. Eski Ömeriye Camii

Kazancı Pazarı mevkiindeki bu camiin mevcut kitabeleri onarım devirlerine ait olup, yapının esas inşa tarihi bilinmemektedir. Son cemaat yerinin doğu duvarında yer alan h. 701 (m. 1301) tarihli tamir kitabesi, bize Ömeriye Camii'nin Urfa'nın en eski camiilerinden biri olduğunu göstermektedir.

Cami mekânı, ortada bir kubbe, yanlarında birer çapraz tonozun örtülü olduğu yatık dikdörtgen planındadır. Kubbe ve tonozlar duvarlarda ve köşe­lerde yarım duvar sütunlarına oturtulurlar. Bu plan daha  geç tarihlerde inşa edilen Harrankapı Hacı Lütfullah Camii'ni etkilemiştir.

Mihrabın iki yanında, balkon şeklinde ve önde ikişer tam, arkada ikişer yarım sütunlu birer minber bulunur. Üzerleri taştan yarım kubbeli, korkuluk­ları demir şebeke oymalı bu minberler Urfa camiile­rinde rastladığımız balkon şeklindeki minberlerin en olgun ve zarif örnekleridir.

b. Halil-ür Rahman Camii

Halil-ür Rahman Gölü'nün güneybatı köşesinde yer alan bu camii, medrese, mezarlık ve efsaneye göre Hz. İbrahim'in ateşe atıldığında düştüğü ma­kamdan meydana gelmiş bir külliye halindedir.

Camiin güneydoğu köşesine bitişik kare gövdeli kesme taş minarenin batı cephesindeki kitabede, Eyyûbiler'den Melik Eşref Muzafferüddin Musa'nın emriyle 1211 yılında yaptırıldığı yazılıdır.

Halk arasında "Döşeme Camii" veya "Makam Camii" olarak da adlandırılan Halil-ür Rahman Camii'nin, Bizans devrine ait Meryem Ana Kilisesi'nin yerine inşa edildiği  bazı kaynaklarda geçmektedir. Evliya Çelebi'ye göre de şehirdeki en eski camilerdendir ve Abbâsi halifesi Me'mun za­manında Hz. İbrahim Makamı'na inşa edilmiştir.

Halil-ür Rahman Camii, kareye yakın şekliyle mihraba paralel üç sahınlı bir plana sahiptir. Mihrab önü sahnı ve kuzey  sahın üçer çapraz to­nozla, orta sahın ortada bir kubbe ve yanlarında bi­rer çapraz tonozla örtülmüştür.

c. Hasan  Padişah Camii

Eşdeğerde Çok Kubbeli Camiler grubuna giren Hasan Padişah Camii, 15. yüzyılın ikinci yarısında Akkoyunlu Devleti Sultanı Uzun Hasan Bey tara­fından Toktemur Mescidi'nin batısına bitişik olarak yaptırılmıştır.

Cami, kıble duvarı boyunca sıralanmış tromplu üç büyük kubbe ile örtülü dikdörtgen bir plana sa­hiptir. Kubbeler orta bölümde dört bağımsız pa­yeye, doğu ve batıda ikişer duvar payesine, kuzey ve güneyde ise duvarlara otururlar.

Son cemaat yeri, önde payeler üzerine oturan çapraz tonozlarla örtülü sekiz gözlüdür. Doğu baş­taki göz Toktemur Mescidi önüne rastlamaktadır. Avlunun kuzeyinde yer alan tek şerefeli ve poligo­nal gövdeli minare 1859 tarihinde Halil Bey tarafın­dan tamir  ettirilmiştir.

d.  Kadıoğlu Camii

Kadıoğlu Mahallesi, Su Meydanı mevkiindeki bu camiin vakfiyesinde 1694 tarihinde Kadızâde Hüseyin Paşa tarafından yaptırıldığı yazılıdır.

Sekiz Ayaklı Osmanlı Camiileri grubuna giren Kadıoğlu Camii'nde dört bağımsız payeye oturan sekizgen kasnaklı orta kubbe yanlara doğru çapraz tonozlu mekânlarla genişletilmiştir. Cami, bu pla­nını 15. yüzyılda inşa edilmiş olan Diyarbakır Şeyh Safa Camii'nden almış olmalıdır.

Önde üç payeye oturan beş gözlü son cemaat yeri çapraz tonozlarla örtülüdür. Avlunun kuze­yindeki giriş cephesinde, üzeri yarım kubbeli dış portal üzerinde 1844 tarihinde Urfa Kaymakamı Bahri Paşa tarafından yaptırılan silindirik gövdeli ve tek şerefeli minare yer alır. Portal üzerine oturan minarenin alt kısmı boş olduğundan halk arasında Kadıoğlu Camii'ne "Dipsiz Minare Camii" de de­nilmektedir. Avlu portalinin doğusuna bitişik ola­rak 1725 tarihli Emencekzâde Çeşmesi bulunmak­tadır.

e. Nimetullah Camii (Ak Camii)

1500 yılı başlarında Urfa Sancakbeylerinden Nimetullah Bey tarafından inşa ettirilmiştir. 1722 yılında aynı soydan Hacı Nimetullah b. Asker tara­fından tamir ettirilen bu cami, plan itibariyle Edirne Üç Şerefeli Cami ile tam bir benzerlik gösterir. Kuzey ve güneyde duvarlara, doğu ve batıda birer payeye oturan kubbeli orta mekân yanlara doğru ikişer küçük kubbe ile genişletilmiştir.

Nimetullah Camii'nin bu planı daha sonraları inşa edilmiş olan Çakeri Camii'nde batı taraftaki iki kubbe kullanılmadan yarım olarak uygulanmıştır.

Mukarnas kavsaralı mihrap nişinin çevresinde içiçe geçen sekizgenlerin oluşturduğu geometrik bir kompozisyon ve bunun etrafında mukarnas frizi dolaşmaktadır. Sekizgen geçmelerin oluşturduğu kompozisyon Hızanoğlu ve Yusuf Paşa Camii mih­raplarında da karşımıza çıkmaktadır. Camii mekâ­nına giriş kapısı Urfa'da eşine rastlanmayan klasik Osmanlı portalleri tarzında mukarnaslıdır. Beş gözlü son cemaat yerinin orta bölümü kubbe, diğer bölümleri çapraz tonozlarla örtülüdür. Caminin kuzeybatı köşesindeki silindirik gövdeli tek şerefeli minare, yeni yapılan bazı minareler hariç Urfa mi­nareleri arasında en uzun olanıdır.

f. Rızvaniye  Camii

Halil-ür Rahman Gölü'nün kuzey kenarı bo­yunca yer alan bu camii, Osmanlı döneminde Rakka-Urfa Valisi Rızvan Ahmet Paşa tarafından 1736 yılında yaptırılmıştır. Cami avlusunun üç ta­rafı medrese odaları ile çevrilmiştir.

Rızvaniye Camii, mihrap duvarı boyunca sıra­lanmış üç kubbesiyle dikdörtgen bir plana sahiptir. Üç gözlü son cemaat yerinin üzeri üç kubbe ile ör­tülü olup, doğu ve batıdaki kubbeler yanlara doğru yarım kubbelerle genişletilmiştir.

Caminin inşa tarihinden kalma ahşap kapısı zengin bitkisel süslemelidir.

g. Ulu Cami

Urfa merkezindeki camilerin en eskilerindendir. Ulu Cami, bazı kaynaklardan anladığımıza göre, eski bir sinagog iken M.S. V. yüzyıl başlarında Aziz Stefanos Kilisesi adını alan ve kırmızı renkteki mermer sütunlarının çokluğu nedeniyle "Kızıl Kilise" olarak da adlandırılan bir Hıristiyan kilise­sinin yerine inşa edilmiştir. Bu kilisenin avlusuna ait duvarlar, bazı sütun ve sütun başlıkları ile halen minare olarak kullanılan sekizgen gövdeli çan ku­lesi bugün ayaktadır.

İnşa kitabesi bulunmadığından caminin ne za­man ve kim tarafından yaptırıldığı kesin olarak bi­linmemektedir. Camideki mevcut kitabeler onarım devirlerine ait olup inşa tarihi hakkında fikir ver­memektedir. Halep hâkimi Nureddin Zengi tara­fından tamir ettirilerek bugünkü şeklini alan, Halep Ulu Camii ile benzer bir plan gösteren Urfa Ulu Camii'nin Zengiler zamanında 1170-1175 yılları ara­sında yaptırılmış olabileceği tahmin edilmektedir.

Urfa Ulu Camii, payeler üzerinde kıble duvarına paralel üç sıra çapraz tonozlarla örtülü, yatık dik­dörtgen bir plana sahiptir. Orta eksenden biraz do­ğuya kaymış  olan mihrap önü bölümü, sivri ke­merler üzerine oturan ve her biri çapraz tonozlarla örtülü ondört sivri kemerle avluya açılan son ce­maat yeri, Anadolu'da ilk kez Urfa Ulu Camii'nde ortaya çıkmıştır.

h. Yusuf Paşa Camii

Vezir Yusuf Paşa tarafından doğusundaki Vezir Hamamı ile birlikte, 1709 tarihinde yaptırılmıştır. Yatık dikdörtgen planlı camii, kıbleye paralel iki sıra halinde ve her sırada üçer olmak üzere, altı kubbe ile örtülüdür. Kubbeler ortada iki payeye, yanlarda duvarlara oturmaktadır. Üç gözlü son ce­maat yerinin üzeri, ön tarafta  iki paye üzerine otu­ran üç kubbelidir.

Mukarnas kavsaralı taş mihrabın yanları sütun­çeli ve çevresi içiçe geçen sekizgenlerden oluşan geometrik süslemelidir. Korkuluğu şebekeli oyma süslemeli taş minberin yan taraflarında ve kapı üze­rinde rumi kompozisyonlu süslemeler bulunur.

Silindirik gövdeli  ve tek şerefeli minare, son cemaat yerinin doğu köşesindedir.

4. Bazilikadan çevrilen camiler

a. Circis Peygamber (Peygamberler) Camii

Yeni Hal civarındaki bu camiin yerinde 5. yüz­yılda Piskopos Hiba tarafından yaptırılan "Şehit Sergius Kilisesi" bulunuyordu.  Daha sonraları bu kilise Aziz Sergius ve Aziz Şem'un adını aldı. Surların dışında bulunması nedeniyle  şehri fethe­demeyenlerin saldırılarına hedef olan bu kilise, 503 ve 580 yıllarında iki kez Sâsâniler tarafından yıkıldı. 8.Yüzyılda Abbâsi Halifesi Cafer el-Mansur'un, 11. yüzyılda da Selçuklular'ın şehri kuşatmaları sıra­sında zarar gördü. Bu kilise, aynı adı taşıyan Nimetullah Camii'nin yerinde bulunan Aziz Sergius Kilisesi ile karıştırılmamalıdır. İkinci Aziz Sergius Kilisesi, Rızvaniye Camii yerindeki Aziz Toma Kilisesi örneğine göre daha sonra inşa edil­miştir.

Aziz Sergius-Aziz Şem'un Kilisesi yıkılınca, ye­rine bugün cami olarak kullanılan Şehit Aziz Circis adında bir kilise inşa edildi. Prof. J.B. Segal tarafın­dan 1971 yılında Circis Peygamber Camii'nde bulu­narak Şanlıurfa Müzesi'ne getirilen Süryânice bir kitabede şunlar yazılıdır:

"Yakubi Patriği Aziz İgnatius, 1869 (m. 1558) yı­lında Allah'ın izniyle oraya geldi. O, Petrus ve Paulus'un 29 Haziran'daki büyük yortusunda bu Aziz Circis Kilisesi'nde taşın ve kutsanmış yağın it­hafıyla vaftizi yeniledi. Saf kutsanmış yağın takdis merasimi esnasında bir mûcize meydana geldi. Su sarnıcındaki (su), kilisenin avlusundaki vaftiz kur­nasına sıçradı. Bu harika (olay) bütün insanlar ve Hıristiyanlar tarafından görüldüğünde, (onlar) se­vindiler ve bağırarak Elhamdülillah dediler."

Cami hariminin doğu kesiminde yer alan paye­lerin güneyde olanında Süryânice, kuzeyde ola­nında ise Arapça birer kitabe mevcuttur. İkisi de aynı tarihte yazılmış olan bu kitabelerden Süryânice olanında: "Bu Şehit Aziz Circis Kilisesi, 2156 Yunan yılında (m. 1844), Antakya Piskoposluğu'nun Patriği Elias II. Aryana adındaki Aziz İgnatius'un günlerinde ve Urfa Piskoposluğu'nda oturan Kudüslü Abraham'ın günlerinde, M'nin ilgisiyle Merhum Hacı Monufar'ın oğlu A..tho ve dindar Süryâni halkın katılımıyla yapılmıştır. Allah onların ecirlerini adil ve sadıklarla kabul etsin, amen ve amin." denilmektedir.

Kuzeydeki payede yer alan Arapça kitabede ise şöyle yazılıdır: "Bu kilise, zamanın sultanlarının genç sultanı, İslâm dininin yardımcısı, Sultan ve Hakan Abdülmecid Han'ın iradesiyle - Allah onun mülkünü sürekli etsin-; himmet sahibi Müşir-i Ekrem Salih Vechi Paşa zamanında - Allah onun dostluğunu devam ettirsin - ve Kaymakam daire­sinin vekili Bahri Paşa'nın kaymakamlığı zama­nında - Allah onun ikbalini arttırsın - ve Çerkez Hüseyin Ağa'nın memuriyetiyle- Allah onun kad­rini arttırsın - 1260 yılı Recep ayında (Temmuz 1844) tamamlanmıştır."

Harime giriş kapısı yanındaki mermer kitabede, bu kilisenin Çarhoğlu Muhammed tarafından h. 1385 (m. 1965) yılında camiye çevrildiği yazılıdır. Camiye çevirme işlemi esnasında kilisenin planı aynen muhafaza edilerek sadece kuzey cepheye 3 gözlü son cemaat yeri ve minare eklenmiştir.

Yapı apsise dikey üç nefli bazilikal bir plan gös­terir. Nefler sekizgen üçer paye ile birbirinden ay­rılmıştır. her nef doğu batı istikametinde dörder çapraz tonozla örtülüdür. Yapının batısında her biri üçer çapraz tonozla örtülü iç ve dış narthex bulu­nur. Cami mekânına bitişik olan iç narthexin üze­rinde gynakaion kısmı (kadınlar mahfili) yer alır.

b. Fırfırlı Camii

Vali Fuat Bey Caddesi (Yeni Yol) üzerinde yer alan  ve halk arasında "Fırfırlı Kilise" olarak anılan bu yapının esas adı "Oniki Havari Kilisesi" olup, ki­tabesi bulunamadığından inşa tarihi bilinmemekte­dir.

Yapı apsise dikey üç nefli bazilikal planlıdır. Orta nef dört tromplu kubbe, yan nefler dörder çapraz tonozla örtülüdür. Yan neflere nazaran daha geniş tutulan orta nefin girişten itibaren üçüncü kubbesinin kasnağı 24 adet pencerelidir. Yapıdaki kubbe ve tonozlar ortada bazalt taşından yapılmış mukarnas başlıklı yuvarlak sütunlara, yanlarda du­vara bitişik olarak kesme taştan yapılmış yarım sü­tunlara otururlar. Yarım sütunlar dış cephelerde de birer dekorasyon unsuru olarak görülür.

Apsis, camiye çevrilme işlemi sırasında dolduru­larak pencereye dönüştürülmüştür. Apsisi ve iki yanında yer alan pastoforion hücreleri dışarıdan çıkıntı halindedir. Batı cephedeki giriş kapısı, içeri­den yarım kubbeli, dış cepheden sivri kemerli olup, pembe mermer taşından yapılmıştır. Kapının üze­rinde Dabbakhâne Camii'ndeki mükebbireyi andırır biçimde üç cepheli ve üç pencereli bir balkon bulu­nur. Urfa'daki diğer kiliselerde rastladığımız nart­hex ve gynakaion bölümleri bu yapıda yoktur.

Yapının özellikle batı cephesindeki ve köşe kule­lerindeki muhteşem taş işçiliği dikkat çekicidir.

Kilise camiye çevrilirken güneydeki pencereler­den biri, mihrap haline getirilmiş ve güney duvarın ortasında bulunan yarım sütunun önüne taş minber yapılmıştır. Mihrap üzerinde yer alan kitabedeki tarihten, kilisenin h. 1376 (1956) tarihinde camiye çevrildiği anlaşılmaktadır. Kilise camiye çevrilme­den önce, bir süre cezaevi olarak da kullanılmıştır.

c. Selahaddin Eyyûbi Camii

Vali Fuat Bey Caddesi (Yeniyol) üzerindeki bu yapının yerinde 457 yıllarında Piskopos Nona tara­fından yaptırılan, aynı zamanda Adalet Sarayı ola­rak da kullanılan ve kırmızı renkteki 32 adet mer­mer sütunuyla  ünlü Vaftizci Aziz Yahya Kilisesi bulunmaktaydı. Restore edilerek Selahaddin Eyyûbi Camii'ne dönüştürülen bugünkü mevcut yapının, adı geçen geçen kilise üzerine  18. yüzyıl başlarında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Yapı, 19. yüzyıl başlarında restorasyon görmüş ve batı cephesinde değişiklikler yapılmıştır.

Doğu batı istikametinde apsise dikey üç nefli bazilika plana sahip yapıdaki nefler, normal Hellenistik bazikalarda olduğu gibi sütunlarla bir­birlerinden ayrılırlar. Boydan boya tek beşik to­nozla örtülü nefler dışardan düz damlıdır. Orta nef yan neflerden daha geniş ve yüksekçedir.

Binanın batıda yer alan giriş cephesindeki yedi gözlü dış narthex kısmının tonozları yanlarda paye­lere, ortada yuvarlak iki sütuna oturur. Dış narthe­xin tekrarı durumunda olan için narthexin tonozları altı yuvarlak sütuna oturmaktadır. İç narthexin sa­ğında ve solunda yer alan kapılar yan bahçelere açılmaktadır. Her iki narthexin üzerinde gynakaion (kadınlar mahfili) kısmı yer almaktadır.

Yan neflerdeki büyük pencerelerin pahlarında birbirine dolanmış yılan (ejder) kabartmaları, orta apsisin yanlarında yer alan yarım sütunların başlık­larındaki haç taşıyan melek ve kuş figürleri ile (bu figürler yapının camiye dönüştürülmesi esnasında sıva ile kapatılmıştır) giriş cephesi orta kemerindeki taş süslemeler dışında  yapıda başka süsleme yok­tur. Pencere pahlarındaki dolanmış yılan kabartma­larının benzeri 1736 tarihli Rızvaniye Camii'nin iç kapısı yanlarında da tekrarlanmıştır.

B- TÜRBELER

1. Çift Kubbe

Şanlıurfa kalesinin doğusundaki mezarlık alanda bulunan bu iki mezar anıtı halk arasında "Çift Kubbe" adıyla anılmakta ve kimler için yaptı­rıldıkları bilinmemektedir. Altı ayak üzerine oturan tek kubbeli açık kümbetler tarzındaki her iki mezar anıtı şekil bakımından  Şanlıurfa'daki birçok tür­beye örnek olmuştur.

Bu kubbelerden dolayı mezarlık alana "Çift Kubbe Aile Mezarlığı" ismi de verilmiştir

2. Seyyid Maksud oğlu Seyyid Hacı Ali Türbesi

Harran Kapı Mezarlığı içersinde yer alan bu türbe, halk arasında "Kral kızı" türbesi olarak ta­nınmakta ve bununla ilgili bir efsane anlatılmakta­dır.  (Bkz:  Efsaneler "Kral Kızı Efsanesi", s....) Kesme taş­lardan sekizgen planlı ve tek kubbeli ola­rak inşa edilmiştir. Kitabesinde şöyle yazılıdır: "Bu mezar, seyyidler seyyidi, iyilik ve gü­zellikler ba­bası, Seyyid Maksud oğlu Seyyid Hacı Ali'nindir. Allah'ın rahmetine kavuştuğu Rebiülevvel 1003 (Kasım 1594) tarihinde burası bina edilmiştir."

Türbede, Seyyid Ali'den başka 1876'da vefat eden Kadiri Şeyhi Hacı Mustafa Efendi,  iki oğlu, bir kızı ve 1969'da vefat eden Şeyh Hüseyin'e ait olmak üzere toplam 6 mezar bulunmaktadır.

3. Şeyh Mes‘ud Türbesi

Şanlıurfa'daki türbelerin en eski tarihlisi olan bu yapı, aslında dört eyvanlı kapalı Selçuklu medrese­leri tarzında inşa edilmiş bir medrese yapısıdır. Doğudaki eyvanın alt kısmındaki odada Şeyh Mes‘ud'un mezarı, eyvan içersinde de sandukası bulunmaktadır.

Yapının 100 metre kadar batısında bulunan bir sarnıcın yanındaki kaya üzerine yazılmış Arapça kitabede şunlar yazılıdır: "Bu sarnıc, Nişaburlu Said Hengel'in oğlu Mes‘ud tarafından 10 Receb 579 (m. 30 Ekim 1183) tarihinde oyulmuştur. Kim Allah'ı yardıma çağırırsa, Allah ona ve bütün müslüman­lara yardım ve merhamet etsin."

Mimari özelliklerine dayanarak, türbe ve medre­senin de aynı tarihlerde yaptırıldığını söylemek mümkündür.

 

Kaynak: Yrd. Doç .Cihat Kürkçüoğlu, Harran Üniversitesi, "Şanlıurfa Mimari eserlerine Genel Bakış,

Uygarlığın doğduğu şehir Şanlıurfa, Şurkav Yayınları, Tisamat Basımevi, Ankara, 2002

Şu An Sitede
Kişi Online
DÜNÜN MANŞETLERi
SEFERLER  + Ekle 
ETKiNLiK  + Ekle 
ARŞİVDE ARA
ÇOK OKUNANLAR
ÜYELİK
Genel İçerikler