ŞANLIURFALI ŞAİRLER
Yapılan arkeolojik araştırmalara göre 12.000' yııllık tarihi geçmişi olan Urfa, 639 yılında Hz. Ömer devrinde İslâm orduları tarafından fethedilerek İslamiyet'le müşerref olmuş, 1087 tarihinde ise Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah'ın komutanlarından Bozan Bey'in Urfa ve Harran Valiliğine getirilmesiyle de Türklüğü tanımıştır.
Böylesine köklü ve zengin bir tarihi olan Urfa'da sayısız ilim ve fikir adamı yetişmiştir. Nâbî gibi memleket adına tek başına iftihar vesilesi olabilecek bir şiir dehasını yetiştiren Urfa'mız şüphesiz büyük bir sanat, edebiyat potansiyeline sahiptir.
Memleketimizin yetiştirdiği mümtaz ilim ve fikir adamlarından Prof.Dr.Abdülkadir Karahan'ın tespitlerine göre Şanlıurfa'mız, Yavuz Sultan Selim'in idaresine geçişten Cumhuriyet'in ilânına, yani 1517'den 1923'e kadar 200 dolayında muhtevalı şair yetiştirmiştir.
Bu şairlerimiz Klâsik edebiyat vâdisinde eserler vermişler, bu şiirin değişik nazım şekillerinde arûzu başarıyla kullanmışlar, klasik şiirin diline, mazmunlarına, estetik anlayışına bağlı kalmışlardır.
Bu şairlerin çoğu; Urfa'nın, o devirlerin kültür merkezi konumundaki büyük şehirlere uzaklığı münasebetiyle, adlarını yeterince duyuramamışlar, tanınamamışlar ve eserleri de zamanla kaybolup gitmiştir.
Dolayısıyla eldeki kaynaklar bizi ancak 17. yüzyıla kadar götürmektedir. Eseriyle günümüze ulaşabilmiş en eski şairimiz Şeyh Şânî'dir. Mutasavvuf bir şair olan Şeyh Şânî (1631-1693), Nâbî ile çağdaştır.
Nâbî (1642-1712) ise Klasik şiirimizde hikemî şiir ekolünün kurucusu ve en büyük temsilcisidir. Yusuf Nâbî 24 yaşlarında İstanbul'a gitmiş, Musahip Mustafa Paşa'nın önce divan katibi, sonra kethüdası olmuştur. Mustafa Paşa ölünce Haleb'e gitmiş, eserlerinden Hayriyye ve Hayrâbâd'ı orada yazmış, 25 yıl kadar kaldıktan sonra Vali Baltacı Mehmet Paşa Sadrazamlıkla İstanbul'a dönerken Nâbî'yi de yanında götürmüştür. 70 yaşlarına gelen Nâbî, İstanbul'da üstad olarak büyük saygı görmüş, darphane emini ve baş mukabeleci olmuştur. Mezarı, Üsküdar'da Karacaahmet Mezarlığındadır. Didaktik şiire verdiği derinlikle kendisine büyük Divan şairleri arasında özel bir yer edinen Nâbî, yaşadığı altı padişah (I.İbrahim-III.Ahmet) devrinin sosyal zaaflarını görmüş, halkın ruh haline tercüman olan, toplum hayat ve psikolojisine bağlı hakimâne gazeller yazmıştır. Devrinde şiirleri çok sevilmiş, kendisinden sonra gelen bir çok şair de onun etkisinde kalmışlardır.
Manzum ve mensur onbir eserinden en ünlüleri şunlardır: Divan, Hayriyye, Hayrâbâd, Tuhfetü'l Haremeyn, Sûrnâme.
17. ASIR
17. Asırda Şeyh Şânî ve Nâbî'nin yanısıra Muhammed Zâhir ve Zâki isimli iki şairin de varlığı bilinmektedir.
18. ASIR
18. Yüzyılda Fânî (1738-1800), Hafız Ömer Ferdi (1760-1825), Nüzhet Ömer (- 1776), Nâfî (?), Sânî (?) gibi isimlere rastlıyoruz. Bunlardan Nüzhet Ömer ünlenmiş, İstanbul'a giderek ünlü vezir Koca Ragıp Paşa'ya intisap etmiş hâkimâne edalı şairlerdendir.
19. ASIR
19. yüzyıl Urfa şiiri hem nicelik hem nitelik bakımından yüklüdür. Bu asrın ünlü şairleri şöyle sıralanabilir: Abdî (1857-1911), Mahmud Abdî (Melek Mahmut) (?), Muhammed Admî (1818-1900), Mustafa Âlim (?), Âtıf (?), Ahmed Azmî (1888-1914), Ahmet Berkî (1840-1889), Ahmed Bîcân (?-1910), Muhammed Durak (1860-1916), Müslüm Fâiz (1823-1877), Muhammed Fatih (1870-?), Fehim Ahmed (1837-1900), Derviş Fenayi (1860-?), Fürûği (1877-?), Hâfız (1842-?), Mehmed Hâkî (1851-1876), Abdurrahman Hâlis (?), Şeyh Hâlid (1845-1915), Mevlânâ Hâlid (1823-1891), Hâfız Hatâyî (1823-?), Ahmet Hikmet (1832-1878), Bakır Hilmî (1857-1910), Muhammed Hilmî (1881-?), Bîkeszâde Hulûsî (1879-?), Şekercizâde İsmail (1859-1914), İsmet Beşir (1827-1875), Bekir Kâmi Özbay (1860-?), Birecikli Kâni (1845-?), Kâni Baba (1812-1877), Muhammed Kâtib (?-1836), Ahmed Lâmî (1826-1888), Mustafa Lâmî (1865-?), Lâtif (1820-?), Muhammed Muhiddin Mahvî (1821-1871), Şeyh Marûfî (1842-?), Mihri Zülfikar (1832-1878), Abdurrahman Muhibbî (1854-1906), Nâtık (?-1866), Mustafa Reşid (1841-1912), Muhammed Râtib (1812-1866), Birecikli Râzi (1850-1922), Osman Remzi (1875-1924), Sabir (1819-1893), Muhammed Sabri (1800-1871), Saffet Yetkin (1866-1950), Emin Sakıb (?-1873), Muhammed Sâmi (?), Muhammed Salih Sani (1783-1848), Şeyh Muhammed Selim (1785-1857), Müslüm Sıdkı (1850-1914), Muhammed Şevket (1861-1907), Muhammed Şükrü (1881-1915), Abdurrahman Takî (1848-1909), Mustafa Tevfik (1861-1907), Vecdî (?-1863), Ahmed Vefik (1860-?), Muhammed Salih Yektâ (?-1859), Zihnî (?), Ziyâî (1825-1887)
20. ASIR
20. yüzyılda Kemal Edip Kürkçüoğlu (1902-1978), Suut Kemal Yetkin (1903-1980), Abdülkadir Karahan (1913 - ), Zübeyir Yetik (1941-), M. Ragıp Karcı (1945 -), M.Akif İnan (1940 - 2000), M.Atilla Maraş (1949 -), İhsan Sezal (1947 -) gibi Türk Edebiyatı tarihine mal olmuş şair ve edebiyatçılarımızın yanında; günümüzde rahmet-i Rahman'a kavuşmuş bulunan bazı şairlerle; bugün hâlâ çalışmaları devam etmekte olup bu vâdide emek veren isimlerden tespit edebildiklerimizi şöyle sıralayabiliriz:
Abdurrahman Rahmi, Namık Ekrem, Muhammed Nuri, Halil Hâmi, Ahmet Hamdi, Muhammed Hıfzî, Refet İbrahim, Abdülkadir Diriöz, Kıratoğlu Muhammed Emin, Nüzhet Gani Özbay, Abdullah Edip, Hâdi Durak, İbrahim Hakkı, Hulûsî Kılıçarslan, Muhammed Lütfi Okumuş, Halil Refet Tanışık, Bedri Alpay, Mahmud Alpay, Mustafa Dişli, M.Şevket Akkaya, Halil Gülüm, M.Yaşar Uğur, M.Sırrı Savaşan, Yaşar İzgördü, M.Ayhan Abamor, Necip Mirkelâmoğlu, Aziz Özbay, Mustafa Yazgan, Mehmet Mısır, Fatih Batıbeki, Ökkeş Ülgen, Verdi Kankılıç, Aydın Hatipoğlu, Rüknettin Akbaş, Mehmet H. Öcal, İhsan Sezal, Şükrü Algın, A.Naci İpek, Zeki Coşkun, Halil Biner, Ahmet Gözühoş, Mehmet Oymak, Arif İnan, Fuat Kürkçüoğlu, Hüseyin Baykuş, Fuad Rastgeldi, Osman Güzelgöz, İbrahim Tezölmez, Hanifi Düşmez, M.Emin Ercan, Faruk Habiboğlu, Bekir Şirinoğlu, A.Rezzak Elçi, İsmail Kurt, Mahmut Öztürk, Veysi Dörtbudak, Siraç Sümen, Abdi Demirtaş, Misbah Hicri, Müslüm Abacı, Emine Güllüoğlu...
AŞIKLAR
Âşıklık geleneğini devam ettiren Şanlıurfalı halk ozanlarımızın en tanınmışları ise şunlardır:
Halfetili Ali Çevik, Dertli Divani, Veli Aykut, Mehmet Acet, Kadir Gedikhanlıoğlu, Mehmet Batur.