SOSYAL TESİS MİMARİSİ
Yrd. Doç .Cihat Kürkçüoğlu*
A. MEDRESELER
1. Yazılı Kaynaklarda Geçen Medreseler
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde, Urfa'daki Kızıl Camii, Firuz Bey ve Sultan Hasan medreselerinden bahsetmektedir. Bunlardan Kızıl Camii Medresesi (Ulu Camii Medresesi) ve Sultan Hasan Medresesi (Hasan Padişah Camii Medresesi) yıkılmıştır. Başka hiç bir kaynakta adına rastlamadığımız Firuz Bey Medresesi'nin yeri tespit edilememiştir.
1867 tarihli Halep Vilâyet Salnâmesi'nde, Urfa merkezinde 1 medresenin; 1883 tarihlide 144 medresenin; 1887 tarihlide 18 medresenin mevcut olduğu ve bu 18 medresede 500 öğrencinin okuduğu kayıtlıdır. 1903 tarihli Maarif Salnâmesi'nde, Urfa'da Rızvaniye, Rahimiye, Sakıbiye, İbrahimiye. Rızaiye ve Süleymaniye adlarındaki medreselerden bahsedilmektedir. Bunlardan Rahimiye Medre-sesi'nin Tahtamor (Toktemur) Camii yakınında olduğunu h. 1130 (m. 1718) tarihli El-Hac Ali İbn-i Mehmet Vakfiyesi'nden, Rızaiye Medresesi'nin de Ümmü Gülsüm Hatun tarafından Kutbeddin Camii'ne bağlı olarak yaptırıldığını, h. 1193 (m. 1779) tarihli Ümmü Gülsüm Hatun Vakfiyesi'nden öğrenmekteyiz.
Ayrıca yerleri belirtilmemekle birlikte, İbrahi-miye Medresesi'ni yaptıran Eş-Şeyh El-Hac İbrahim Efendi İbn-i Kasım Efendi'nin h. 1139 (m. 1726) tarihli vakfiyesinden "Sultan Burhan Medresesi'nin; h. 1169 (m. 1756) tarihli El Hac Haydar Ağa İbn-i Mehmet Ağa Vakfiyesi'nden de "Hamis Efendi Medresesi"nin Urfa'da mevcut olduğunu anlamak-tayız.
19. yüzyıl şair ve mutasavvuflarından Sakıb Efendi'nin Akarbaşı semtinde inşa ettirdiği külliyesinde bir de medrese yaptırdığı, h. 1286 (m. 1869) tarihli vakfiyesinde belirtilmektedir.
Şair ve araştırmacı Bedri Alpay'ın "Şanlıurfa Şairleri" adlı eserinden; Şair Kıratlıoğlu Muhammed Emin'in okuduğu Haydariye Medresesi'nin, Füruği, Muhibbi, İsmet, Taki ve Sıdki gibi 19. yüzyıl şairlerinin yetiştiği İhlasiye Medresesi'nin Urfa'da mevcut olduğunu öğrenmekteyiz. h. 1032 (m. 1623) tarihinde Hacı Molla Musa tarafından Kunduracı Pazarı'nda camisi ile birlikte yaptırılan İhlasiye Medresesi ve camii, son yıllarda yıktırılmıştır. Bedri Alpay, adı geçen eserinde bugün yıkılmış olan Hasan Padişah Medresesi'nde Müftü Abdüllatif Efendi'nin, tefsir ilmi ile ilgili dersler verdiğini, Şair Mevlana Halid ile Ahmed Fehim'in burada yetiştiğini, Kutbeddin Medresesi'nde de Şair Muhammed Hıfzi, Kürkçüzâde Şair Hilmi ve kendisinin okuduğunu kaydetmiştir.
Son devir alimlerinden Abbas Vasık Efendi'nin yetiştiği Şabaniye Medresesi, bugünkü Şaban Hamamı'nın güneyindeki Mithat Paşa İlköğretim Okulu'nun yerinde bulunmaktaydı.
Şanlıurfa'daki medreselerin büyük bir kısmı, cami avlularına veya camilere yakın yerlere inşa edilmişlerdir. Ulu Camii, Hasan Padişah, Halil-ür Rahman, Ak Camii, Rızvaniye, Dabakhâne ve Kutbeddin medreseleri cami avlularına inşa edilmiş medreselere örnek teşkil ederler. Bunlardan Ulu Camii, Hasan Padişah ve Kutbeddin medreseleri tamamen yıkılmış olup diğerleri halen ayaktadır.
2. Günümüze Ulaşan Medreseler
a. Eyyûbi Medresesi - Nakibzâde Hacı İbrahim Efendi Medresesi
Ulu Cami'nin doğusuna bitişik olan Eyyûbi Medresesi'nden günümüze sadece 1191 tarihli kitabesi kalmıştır. Aynı yerde bugün görülen tek eyvanlı medrese, Eyyûbiler devri medresesinin üzerine 1781 tarihinde Nakibzâde Hacı İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Medrese eyvanının doğusunda tonozlu, batısında kubbeli büyük bir oda yer almaktadır. Kubbeli odanın batısında medresenin kütüphânesi olduğu anlaşılan bir oda daha bulunmaktadır.
Medresenin güney duvarında 1781 tarihinde Firuz Bey tarafından yaptırılan çeşme bulunmaktadır.
b. Halil-ür Rahman Medresesi
"Makam-ı Cedd-ül Enbiya" olarak da tanınan bu medrese, Halil-ür Rahman Gölü'nün batı tarafından merdivenlerle çıkılan önleri revaklı odalar, aşağıda güneyde camiye bitişik olarak büyük bir eyvan, bunun karşısında gölün kuzeybatı köşesinde içerisinde su bulunan yarım kubbeli ve beşik tonozlu büyük bir odadan meydana gelmiştir. Medresedeki kitabeler onarım devirlerine ait olup, inşa tarihi hakkında bilgi vermemektedirler. Yukarıya çıkan merdivenin karşısına gelen ve kuzeye bakan oda cephesindeki kitabe h. 1189 (m. 1775) tarihlidir.
c. Rızvaniye Medresesi
Rızvaniye Camii avlusunu çevreleyen bu medresenin, cami ile birlikte 1736 tarihinde Rakka-Urfa valisi Rıdvan Ahmet Paşa tarafından yaptırıldığı, avlunun kuzey kesimi ortasındaki kubbeli dershâne mescidin cephesinde bulunan kitabeden anlaşılmaktadır.
Cami avlusunu doğu, batı ve kuzeyden çevreleyen tonoz örtülü medrese odalarının ön tarafları revaklıdır. Medresenin kuzeybatı köşesinde mutfak, kuzeydoğu köşesinde banyo ve tuvaletler yer almaktadır.
B. TİCARET YAPILARI
1. HANLAR
Mimari özellik arzetmeyen bazı küçük hanlar sayılmayacak olursa, halen Şanlıurfa merkezinde Gümrük Hanı, Hacı Kâmil Hanı, Barutçu Hanı, Mencek Hanı, Şaban Hanı, Kumluhayat Hanı, Fesadı Hanı, Samsat Kapısı Hanı, Millet Hanı, Bican Ağa Hanı ve Topçu Hanı olmak üzere Osmanlı dönemine ait 11 büyük han bulunmaktadır. Bunlardan Gümrük Hanı, Hacı Kâmil Hanı, Mencek Hanı, Barutçu Hanı ve Fesadı Hanı iki katlı, diğerleri ise tek katlı olarak inşa edilmişlerdir.
Çifte Han, Aslanlı Han, Boyahâne Hanı, Ali Bargut'un Hanı, Zencirli Hanı (Küsto'nun Hanı), Cesur Hanı, Hacı Ali Ağa Hanı, 30 yıl öncesine kadar ayakta olan, ancak bugün yıkılmış olan Şanlıurfa hanlarıdır.
a. Gümrük Hanı
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde "Yetmiş Hanı" adıyla, bazı kaynaklarda ise iki renkli taşlarından dolayı "Alaca Han" adıyla geçen Gümrük Hanı, Şanlıurfa'daki hanların en güzel ve anıtsal örneklerindendir. Doğu cephesinde yer alan eyvan şeklindeki giriş kapısı üzerinde bulunan kitabede h. 970 (m. 1562) tarihinde yaptırıldığı yazılıdır.
Hanın kare avlusunun etrafını çevreleyen dükkânların üzerinde, ön kısımları revaklı ikinci kat odaları yer almıştır. Giriş eyvanının üzeri mescid olarak değerlendirilmiştir.
Bu tarihi han, 2001 yılında Rızvaniye Vakfı'nın katkılarıyla Şanlıurfa Kültür, Sanat ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) tarafından kısmen restore edilmiştir.
b. Mencek Hanı
Pamukçu Pazarı doğusundaki bu hanın kitabesi bulunmadığından inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. h. 1128 (m. 1716) tarihli bir vakfiyede adına rastlanılmış olması 18. yüzyıl başlarında mevcut olduğunu göstermektedir.
Dış cepheleri dükkânlarla çevrelenmiş olan hana, kuzey cephedeki tonozu bir dehlizden girilir. Kare avluyu çevreleyen dükkânların üzerinde önleri revaklı ikinci kat odaları yer almaktadır. Doğudaki revaklar payeli, diğer cephedekiler sütunludur. Avlunun güneybatı köşesine her iki katta eyvan şekli verilmiştir.
2. KERVANSARAYLAR
Eski çağlardan beri önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunan Şanlıurfa'nın il sınırları içersinde Han el-Ba‘rur, Çarmelik, Titriş ve Mırbi (Ilgar) kervansarayı olmak üzere 4 kervansaray bulunmaktadır. Bunlardan Han el-Ba‘rur Kervansarayı Eyyûbiler dönemine, diğer üç kervansaray Osmanlı dönemine aittir.
a. Çarmelik (Büyükhan Köyü) Kervansarayı
Şanlıurfa-Gaziantep karayolunun 45. kilometresindeki İlköğretim Yatılı Bölge Okulu'ndan kuzeye sapan asfalt yol, 10 km. sonra Osmanlı dönemine ait Çarmelik Kervarsarayı'na ulaşır. Eskiden Bire-cik'ten kalkan kervanlar, Çarmelik Kervansara-yı'nda konakladıktan sonra Urfa'ya ulaşır, buradan da Bozova yakınındaki Titriş Kervansarayı, Kara-curun (Hilvan), Siverek ve Karabahçe üzerinden Diyarbakır'a varırdı.
Evliya Çelebi Seyahatnâmesinde, Suruç'tan kalkarak batıya doğru iki saatte Çar Melik kalesine ulaştığını, burasının dört hükümdâr (Çar Melik) kardeş tarafından yapıldığı için bu ismi aldığını; bir temel üzerindeki küçük bir kalesi bulunduğunu, kale dizdarı ve askerlerinin Urfa'daki Subaşı'nın emrinde olduklarını yazmaktadır. Evliya Çelebi ayrıca, buranın 100 hâneli bir kasaba olduğunu, camisi, mescitleri, hamamı ve birkaç dükkânının bulunduğunu, bügünkü hanın ise kargir olup içinde Türkmenlerin yaşadığını anlatır.
63.40x65.20 metre boyutlu bir avluya sahip olan kervansarayın büyük bir kısmı bugün yıkık durumdadır.
b. Han el -Ba‘rur Kervansarayı
Harran'ın 20 km. doğusundaki bu kervansarayın bulunduğu yer bugün Göktaş Köyü adıyla anılmaktadır.
Tamamı 65x66 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilmiş olan kervansarayın kuzey cephesindeki portal kitabesinde h. 626 (m. 1228-1229) tarihinde el-Hac Hüsameddin Ali Bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır.
Tektek Dağları olarak anılan dağlık bölgede Harran-Bağdat yolu güzergâhında bulunan kervansaray, giriş kapısı, köşe kuleleri, payanda kuleler, mescid (1993'de restore edilip kullanıma açılmıştır), hamam, yazlık ve kışlık bölümleri ile Anadolu Selçuklu kervansaraylarının tüm özelliklerini taşır.
Bu kervansarayın ismi olan "Ba‘rur" kelimesi Arapça'da "keçi gübresi" anlamındadır. Rivâyete göre, hanı yaptıran kişi, burayı kuru üzümle doldurmuş ve "Benden sonra gelenler burayı keçi gübresi ile dolduracaklardır." demiştir. Gerçekten de bugün kervansaray uzun yıllar ahır olarak kullanıldığı için hayvan gübresi ile dolmuştur.
Eyyûbiler dönemine ait bu kervansarayın portal ve mescid dışındaki büyük bölümü harabe durumdadır.
c. Titriş Kervansarayı
Şanlıurfa'nın Bozova ilçesine bağlı Titriş Köyü'ndeki bu kervansaray, Birecik-Çar Melik-Urfa-Titriş-Karacurun-Siverek-Karabahçe ve Diyar-bakır kervan yolu üzerinde bulunmaktadır. Ayrıca ikinci bir yol Çarmelik ve Urfa'ya uğramadan Birecik-Mırbi (Ilgar)-Hüvek (Bozova) Titriş-Kara-curun-Siverek ve Karabahçe'yi izleyerek Diyar-bakır'a ulaşmaktadır.
Kitabesi bulunmayan Titriş kervansarayın inşa tarzına dayanılarak Osmanlı dönemine ait olduğu söylenebilir.
Kervansaraya güney cephedeki basık kemerli kapıdan girilir. Kısmen direk dam, kısmen beşik tonozla örtülü giriş eyvanından sonra avluya girilir. Kare avlunun doğu, batı ve kuzey yönleri revaklı olup, kemerler ve payeler üzerine oturmaktadır. Revakların doğu ve batıda olanlarının üzeri düz direk damlıdır. Kuzeydeki revakın üzeri sonradan betonla örtülmüş ve gerisindeki kapalı mekânlar yıkılarak yerine betonarme dükkânlar yapılmıştır. Hanın diğer üç cephesi orijinalliğini kısmen korumuştur. Doğu cephenin batı kesimi önüne sonradan kesme taşlardan bir köy odası yapılmıştır.
Kervansarayın güneydoğu köşesi üzerinde yer alan kerpiç kat harap bir durumdadır.
d. Mırbi (Ilgar) Kervansarayı
Birecik ilçesinin 35 km. kuzeydoğusundaki Mırbi (Ilgar) Köyü'nde yer alan bu kervansaray; Birecik-Diyarbakır, Birecik-Urfa kervan yollarının kavşak noktasında yer almaktadır. Birecik'ten kalkan kervanlar, Mırbi Kervansarayı'na gelir, bura-dan kuzeydoğuya ayrılan yol, Sisan-Dunali-Kurdik-Hüvek-Titriş-Karacurun-Siverek-Karabahçe üzerinden Diyarbakır'a, doğuya ayrılan yol ise Çarmelik üzerinden Urfa'ya ulaşırdı.
Osmanlı dönemine ait olduğu tahmin edilen Mırbi Kervansarayı, doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Kervansaraya güney cephedeki kapıdan girilir. Kuzey-güney yönünde 3 çapraz tonozla örtülü giriş dehlizinin sağında ve solunda simetrik olarak dikdörtgen planlı üçer salon yer alır. Doğu-batı yönünde beşik tonozlarla örtülü bu salonlar ahır ve yolcu konaklamasına tahsis edilmiştir.
Kervansarayın üzerine h. 1320 (m. 1902-1903) tarihinde Hartavizâde Emin Ağa tarafından ikinci bir kat ilave edilmiş ve işlevini yitiren kervansaray, bu şahıs tarafından konak olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Yapı günümüzde terkedilmiş ve harap bir vaziyettedir.
3. ÇARŞILAR
Çarşı sözcüğü Farsça çehar (dört) ve Arapça suk (sokak) kelimelerinin birleşmesiyle dilimize geçmiştir. Türkçede, dört taraflı pazar yeri, sağında ve solunda dükkânlar bulunan sokak anlamındadır.
Çeşitli vakfiyelerde adları geçen, ancak bugün mevcut olmayan, Tüccâr Pazarı, Uncu Pazarı, Bit Pazarı, İplikçi Pazarı, Tarakçı Pazarı, Sakıp Efendi'nin yaptırdığı Terziler Çarşısı, Kazzazlar Çarşısı Şanlıurfa'nın adları bilinen en eski çarşılarıdır.
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Urfa çarşılarından "...Çarşısı dört yüz dükkândır. Her türlü değerli eşya bulunur. Saraçhânesi İbrahim Halil Irmağı kıyısındadır. Onun için Bağdat Serdabı gibi soğuk su ile sulanmış ana yolun iki tarafı mamur ve güzel, mevsiminde türlü çiçeklerle süslü olup geçenlerin içini açar. Oralarda bütün bilgi sahiplerinin toplandığı, dinlendiği yerler vardır" cümleleriyle bahsetmektedir.
Evliya Çelebi Urfa'daki bedestenlerden de şu şekilde söz eder: "... İki bedesteni vardır. Biri eski usul kargir kubbeli yapı olup uzunlamasına yapılmıştır. Üç tane demir kapısı vardır. Bütün kıymetli mücevherler bulunur."
1867 ve 1883 tarihli Halep Vilâyet Salnâmelerinde Urfa merkezinde bir bedestenin bulunduğu kaydedilmektedir ki, bu da günümüzdeki Kazzaz Pazarı olmalıdır.
Şanlıurfa'nın Osmanlı döneminden kalma iş hanları ve çarşılarından oluşan eski ticaret merkezi Gümrük Hanı civarında yoğunluk göstermektedir. Kazzaz Pazarı (Bedesten), Sipahi Pazarı, Koltukçu Pazarı, Pamukçu Pazarı, Oturakçı Pazarı, Kınacı Pazarı, Pıçakçı Pazarı, Kazancı Pazarı, Neccâr Pazarı, İsotçu Pazarı, Demirci Pazarı, Çulcu Pazarı, Çadırcı Pazarı, Sarraç Pazarı, Attar Pazarı, Tenekeci Pazarı, Kürkçü Pazarı, Eskici Pazarı, Keçeci Pazarı, Kokacı (Kovacı) Pazarı, Kasap Pazarı, Boyahâne Çarşısı, Kavafhâne Çarşısı, Hanönü Çarşısı, Hüseyniye Çarşıları Gümrük Hanı civarında yer alan ve günümüzde de tarihi özelliklerini koruyan önemli alış veriş yerleridir.
Bu çarşıların aşağıda ayrıntılı olarak anlatacağımız sekiz adedi kapalıçarşı, bir adedi de yeraltı çarşısıdır. Şanlıurfa; İstanbul, Bursa ve Edirne'den sonra kapalıçarşı bakımından Anadolu'nun önde gelen illeri arasında yer almaktadır.
a. Boyahâne
Pamukçu Pazarı'nın batısına paralel olarak uzanan yeni boyahâne çarşısının altında bulunan bir yeraltı çarşısıdır. Ortasından Halil-ür Rahman suyunun aktığı bu çarşı rutubetli olması, iplik ve kumaş boyama sanatının terkedilmesi nedenleriyle 40 yıl kadar önce kapatılmıştır. Boyahâne çarşısının adına h. 1153 (m. 1740) tarihli Rızvan Ahmed Paşa Vakfiyesi'nde rastlanılmış olması yapının o tarihlerde mevcut olduğunu göstermektedir.
b. Eski Kuyumcu Pazarı
Akarbaşı semtindedir. İki kapılı ve beşik tonozla örtülü olan bu tarihi yapının yarısı 1983 yılındaki yol açım çalışmaları sırasında Aslanlı Han ile birlikte yıktırılmıştır.
c. Hüseyniye Çarşıları
Çadırcı Pazarı ile Kazancı Pazarı arasında, kuzey güney istikametinde biribirine paralel olarak uzanan ve her biri 15'er çapraz tonozla örtülü iki kapalı çarşıdır. Her iki çarşının birleştiği yerdeki dükkânlar sırt sırta bir plan göstermektedir.
Doğu tarafta olan çarşının kuzey cephesindeki kilit taşının ortasında; "Maşallahu Teala", sağında; "Suk açıldı, ayet-i kerime", solunda; "Nasrün minallahi ve fethün karib 1305" (m. 1887) yazılıdır.
Çarşı, Hartavizâde Hafız Muhammed Selim Efendi'nin oğlu Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Hüseyniye çarşıları, inşa edildiği yıllarda halı, kilim, keçe ve benzeri yaygıların satıldığı yer olarak kullanılmıştır. Bir ara yemenici pazarı olarak kullanıldıktan sonra son olarak bakırcı esnafına tahsis edilmiştir.
Hüseyniye çarşılarından doğuda olan 1998 yılında Şanlıurfa Kültür Sanat ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) tarafından restore edilmiştir.
d. Kasap Pazarı
Mevlevihâne Camii'nin batısına bitişik olarak inşa edilmiş olup beşik tonozla örtülü "T" planındadır. İnşa tarihi bilinmemektedir.
e. Kazzaz Pazarı (Bedesten)
1562 tarihli Gümrük Hanı'nın güneyine bitişik olarak aynı tarihte inşa edilmiştir. 1740 tarihli Rızvan Ahmet Paşa vakfiyesinde "Bezzazistan" adıyla geçmekte ve tamir ettirildiği belirtilmektedir.
Doğu batı istikametinde beşik tonozlu ve arka arkaya 4 kubbeli olarak uzanan yapının batı kısımlarından güneye doğru uzayan tonoz örtülü ikinci bir bölümü daha vardır.
Bedestenin doğuda Han Önü Çarşısına açılan ana kapısı, Sipahi Pazarı'na açılan batı kapısı, Pamukçu Pazarı'na açılan güney kapısı ve Gümrük Hanı'na açılan kuzey kapısı olmak üzere dört kapısı bulunmaktadır.
Sağlı sollu olarak uzanan ve yer seviyesinden yaklaşık 1 m. kadar yüksekte bulunan dükkânlarda kazzaz esnafı oturmakta, ayrıca Urfa yöresi mahalli kadın ve erkek giysileri satılmaktadır.
Şanlıurfa Bedesteni, Anadolu'da otantik değerini bugüne kadar koruyabilmiş ender çarşılardandır.
Kazzaz Pazarı 1999 yılın ŞURKAV tarafından restore edilmiştir.
f. Kınacı Pazarı
Mençek hanının batısında yer alan ve kuzey güney istikametinde uzanan bu çarşının kuzey kesimi beşik tonozla örtülü, güney kesiminin üzeri açıktır. Çarşının iki yanında beşik tonoz örtülü olarak sıralanan dükkânlar günümüzde kuyumcular tarafından kullanılmaktadır.
g. Pamukçu Pazarı
Kınacı pazarının batısına paralel olarak uzanan, beşik tonozla örtülü bir çarşıdır. Kuyumcu ve elbiseci esnafı tarafından kullanılmaktadır.
h. Sipahi Pazarı
Gümrük Hanı'nın batısına bitişik olarak inşa edilmiş, kuzey güney istikametinde beşik tonozla örtülü bir kapalı çarşıdır. Çarşıyı boydan boya örten tonozun üzerinde belirli aralıklarla aydınlatma pencereleri bırakılmıştır. Yerden yarım metre yükseklikte karşılıklı sıralar halinde dükkânların yer aldığı bu çarşı, güneyde boyahâne çarşısına, kuzeyde isotçu pazarına açılır. Çarşının üçüncü bir kapısı da güney doğu tarafından bedestene açılmaktadır. Bu kapının, bir dükkânın bozularak gerçekleştirildiği h. 1154 (m. 1741) tarihli Rızvan Ahmet Paşa Vakfiyesi'nden anlaşılmaktadır. Bu vakfiyede, Sipahi Pazarı'ndan ve söz konusu kapının açılışından "İplikçi Pazarı deyu tamir olunup hâlâ Sipahi Çarşısı olan otuz dört adet dükkânlardan bir dükkân bezzazistan (kazzaz pazarı) tarafına kapu fetholunup..." cümleleriyle bahsedilmektedir.
Sipahi Pazarı günümüzde halı, kilim, kürk ve keçe türünden eşyaların satıldığı ve mezat edildiği bir çarşı olarak kullanılmakta, eski tarihi özelliğini aynen muhafaza etmektedir.
Bu tarihi çarşı 1998 yılında ŞURKAV tarafından restore edilmiştir.
Kaynak: Yrd. Doç .Cihat Kürkçüoğlu, Harran Üniversitesi, "Şanlıurfa Mimari eserlerine Genel Bakış,
Uygarlığın doğduğu şehir Şanlıurfa, Şurkav Yayınları, Tisamat Basımevi, Ankara, 2002