GELMİŞ İDİK ARKADAŞIN TOYUNA (DAMLARDA ZILĞIT SESİ)
Yöresi: Şanlıurfa
Eskiden Urfa’da düğünler, geniş hayatlı (avlulu) evlerde yapılırdı. Hayatta davul zurna çalınır. Düğün sahibi erkekler ve erkek misafirler düğüne burada iştirak ederdi. Bayanlar ise evin penceresi ve genelliklede damlardan düğünü seyrederek düğünün ahengine göre zılgıt çalarlardı.
Türkünün hikayesi bundan 40 sene önce Harran Kapı mahallesinde yapılan bir düğünde geçer. Düğün çok kalabalıktır. Değnek oyunu ve kama oyunu oynanır, Oyunun sonunda gençler kol kola geçerek halay çekerler.
Düğünde misafir olarak bulunan Abdülkadir Algın Hoca avluya bakan bir odanın önünde oturmaktadır. Bu esnada odanın içinden pencereye yanaşmış düğünü seyreden birkaç kadın vardır. Bunlardan yaşlı bir teyze, yanında bulunan genç kıza bir şeyler anlatmaktadır. Pencerenin ön tarafında oturmakta olan Abdülkadir Hoca da konuşulanlara ister istemez kulak misafir olur. Yaşlı teyze, yanındaki genç kıza şöyle demektedir; “Şu halayda baş çeken genç yiğit bana yıllar öncesindeki bir sevdamı hatırlattı. Sevdiğim o yiğit böyle kırk düğme yelek giymişti. Elinde ipek mendil her fasıldan sonra tekrar tekrar oyuna kalkmıştı. Onu akşama kadar seyrettim, düğünden sonra bir daha görmem mümkün olmadı. Gördüğün gibi çoluk çocuk, torun sahibi oldum ama bu düğünde yıllar öncesinin gençlik duygularını yaşadım. İnşallah sen benim gibi olmazsın. Sevda seline kapılınca murazına eresin” Yaşlı teyze yanındaki kıza bunları anlatırken, oyunun en güzel yerinde ipek mendiller havada adeta bir tüy gibi uçuşuyor, oyunculardan birinin başında mendil elini kulağına atmış yanık bir hoyrat okuyordu. Damlardan gelen zılgıt sesi ile yer gök inliyordu. Teyzeyi dinleyen genç kız, ayağa kalktı, bürüklendi ve elleriyle yaşlı gözlerini silerek oradan ayrıldı. Belli ki o da bir sevda seline kapılmıştı.
Duygusal olan Abdulkadir Hoca, şahit olduğu bu tablo karşısında, sarsılır, kavuşamayan sevdalıların durumları bir filim şeridi gibi gözünün önünden geçer. Onların duyduğu acıyı ruhunda hisseder ve dilinden bu türkünün sözleri bir bir ardına sıralanır.
Gelmiş idik arkadaşın toyuna
Marhamanan tutuştular oyuna
Diz çökmüştü bakamadım boyuna
Damlarda zılgıt sesi
Heyatta hoyrat sesi
Dedi: “kapiyda kulam”
Düğünün koptu sesi
Hoyratın koptu sesi
Davul zurna ile göynüm bezenir
Sadık olan yiğidine gözenir
Bütün şenik sanki siye özenir
Damlarda zılgıt sesi
Hayatta hoyrat sesi
Dedi:” kapiyda kulam”
Düğünün koptu sesi
Hoyratın koptu sesi
Akşam oldu bürüklenip savuşsam
Kırk düğmeye ilmik olup kavuşsam
Marhamaynan selam versey konuşsam
Damlarda zılgıt sesi
Heyatta hoyrat sesi
Dedi: “kapiyda kulam”
Düğünün koptu sesi
Hoyratın koptu sesi.