PENCEREDEN EL EDER (HAYDİ CANIM DURMA GEL)
Pencereden bakışmayla başlayan, platonik bir aşkın öyküsüdür.
Ali, babası yoksul olan bu nedenle liseyi zor şartlarda bitiren bir delikanlıdır. Ali çalışkandır. Ankara’da yatılı bir yüksekokulu kazanır. Kazandığına bir taraftan sevinir, nasıl okuyacağını düşünerek de üzülmeye başlar. O güne kadar hiç görmediği Ankara’ya varınca, büyükşehir ortamından dolayı bir müddet bocalarsa da yavaş yavaş alışır daha sonra.
Yıl boyunca babasından gelen çok az para ile geçinir. Zaten okul yatılı olduğu için de faza para harcamamaktadır. Böylece yıllar yılları kovalar. Okulu bitireceği yıl geldiğinde acı haber kendisine ulaşır. “yatılı okuma” kaldırılmıştır. Bu haber bir tokat gibi yüzüne çarpar. Bir an okumayı bırakmayı düşünürse de, sonunda yılmayıp mücadele etmeye karar verir. Nasıl olsa bir yıl geçer diye düşünür. Hemşerisiyle ev tutup oraya yerleşir. Okuldan kalan zamanlarında bir yerde çalışarak okuluna devam eder.
Tek odalı evleri iki katlı bir gecekondunun ikinci katındadır. Ders çalışırken bazen memleketi, annesi, babası aklına gelir. Dersine ara verir pencereden dışarıyı seyretmeye başlar, hülyalara dalar geleceğini düşünür hayaller kurar. Yine bir gün dışarıya bakarken ay yüzlü bir kız görür karşı pencerede. Görür görmez içine bir ateş düşer sanki. Bu kız karşı eve yeni taşınmış bir üniversite öğrencisidir. Okul dönüşü, bakkala giderken, köşe başında birkaç kez karşılaşır bu kızla. Bir keresinde gülümser ona, genç kız. O gün dünyalar Ali’nin olur. Artık genç kız da, pencereden bakmakta el etmektedir Ali’ye. Böylece genç kızla gönülden gönüle bir sevda bağı kurulur aralarında. Samimi ve içten bakışmalar devam eder günlerce. “Merhaba” deyip tanışmak ister kızla ama her seferinde cesaret edemez, vazgeçer.
Günler günleri kovalar ve yıl sonu gelir. Mezun olunca öğretmen olarak atanır başka memlekete. İçindeki alevlerin söneceğini düşünüp gider görev yerine. Ama gönül ferman dinlemez, gittiği yerde aşk ateşi daha da alevlenir. Kahreder kendine Ali, konuşmadığı için. Kızla konuşmak için döner Ankara’ya. Gelir kızı arar, fakat bulamaz yerinde. Kız başka bir yere taşınmıştır. Belki de soramadığı memleketine dönmüştür. Mahallede sorsa da, kimse bilemez adresini. Yıkılır kahrolur. Sevgisini kalbine gömerek, görev yerine döner.
Ali, artık her pencereye baktığında ay yüzlü sevdiğinin hayalini görür, tatlı gülümsemesiyle el salladığını hisseder.
Gerçek yaşanmış bu öykü Abdülkadir Alğın’ın türküsüne konu olur. Bir biri ardına sıralanır mısralar.
Pencereden el eder
Gözleri gel gel eder
Aklımı baştan aldı
Yar beni deli eder
Haydi canım durma gel
Pencereye vurma gel
Eli uyandırma gel
Bu gün hava bulanık
Sevda başa dolanık
Eller şirin uykuda
Ben kalmışam uyanık
Haydi canım durma gel
Pencereye vurma gel
Eli uyandırma gel
Ben yandım ataşından,
Neler çektim kaşından
Sen çekil pencereden,
Ben de köşe başından
Haydi canım durma gel
Pencereye vurma gel
Eli uyandırma gel