Bozova ve çevresi Asurlular döneminde Asuranianu, Romalılar ve Ermeniler döneminde Tormenapa, Araplar döneminde Telhüvek, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Yaylak olarak isimlendirilmiştir.
Bozova’da Neolitik (MÖ.10000-5500), Paleolitik ve Kalkolitik Çağlardan (5500-3200) bu yana yerleşimin olduğu Şaşkan (İğdeli) Köyü yakınlarındaki küçük ve büyük Şaşkan höyükleri arasında kalan arazide yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen bulgulardan anlaşılmıştır. Gölbaşı’nda yapılan kazılarda, Orta Paleolitik Çağa ait el baltaları ve çakmaktaşından yapılmış araçlar bulunmuştur. Biris Mezarlığında ele geçen çakmaktaşından yapılmış kazıyıcı ve diğer buluntular Neolitik Çağa, Söğüt Tarlasında bulunan seramik ve çakmaktaşı gereçler ise Kalkolitik Çağa tarihlenmiştir. Cümcüme Köyü’ne 2 km. uzaklıktaki Kurban Höyük’ün Kalkolitik Çağa, Lidar Höyük’ün ise Kalkolitik Çağ’a ve İlk Tunç Çağına ait (MÖ 3200-1800) buluntularla karşılaşılmıştır.
Asur tabletlerine göre Bozova MÖ.2000’lerde Hurriler ile Mitannilerin yerleşim yeri olmuştur. Hititler Mitanni krallığını ortadan kaldırdıktan sonra yöreye yerleşmişler, MÖ.XI.yüzyıldan sonra da Mezopotamya’dan kuzeye doğru göç eden Aramiler buraya yerleşerek Bit-Adini Krallığını burada kurmuşlardır. MÖ.857’de Asurlulara bağlanan ve sonra Medlerin saldırısına uğrayan yöre, bir süre Babillerin egemenliği altında kalmıştır. MÖ.VI.yüzyılda Persler yöreye hakim olmuş ve buranın ticaretinin ve tarımının gelişmesinde büyük payları olmuştur. MÖ.IV.yüzyılda Büyük İskender Persleri Anadolu’dan çıkardıktan sonra yöreye de hakim olmuştur. İskender’in ölümünden sonra da Seleukosların hakimiyetine girmiştir.
Seleukoslardan sonra Mısırlılar, ardından Aramiler yöreyi ele geçirmiştir. MÖ.132’de burada Abgar, sonra da Osrhoene olarak isimlendirilen bir krallık kurulmuştur. Ermeni Krallığı yönetiminde yağmalanan, bir süre Partların denetiminde kalan Osroene Krallığı MÖ.I.yüzyıl sonlarında Romalılara bağlanmıştır. Romalılar ile Partlar arasında zaman zaman el değiştiren Osroene Krallığı, MS.117’de tamamı ile Roma’nın egemenliğini kabul etmiştir. Yöre III.yüzyıl ortalarında Sasanilerin, VII. Yüzyılda Arapların saldırısına uğramış, X.yüzyılda Bizanslılarla Mervaniler arasında el değiştirmiştir.
Bizans’ın hakim olduğu dönemde Ermeni komutanı Philaretos’un yönetimine girmiş, bunu Selçuklu ve Kilikyalı Thoros’un yönetimi izlemiştir. 1144’te Musul Atabeklerinden Zengilerin, 1182’de de Eyyubilerin yönetimine girmiş, 1232’de Mısır Eyyubilerine bağlanmıştır. Anadolu Selçukluları ile zaman zaman el değiştiren yöre Moğollar tarafından yağmalanmıştır. Anadolu Selçuklularının yıkılmasından sonra da Türkmen aşiretleri buraya yerleşmiş, 1399’da Timur’un, XV.yüzyıl başında da Akkoyunluların eline geçmiştir. Memluklular 1429’da yöreyi yağmalamış, ardından Safaviler yöreye egemen olmuş, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Kurban Höyük
Kurban Höyük’teki kazı çalışmaları Chicago Üniversitesi adına Dr. Leon Marfoe başkanlığında 1980 yılında başlanmış ve 1984 yılında çalışmalara son verilmiştir. Bu höyükte de 3 kültür tabakası tespit edilmiş olup, bunlar kronolojik sıraya göre M. Ö. 5000 - 3000 yılı kalkolotik, M. Ö. 3000 - 2000 yılı eski tunç çağı ve M. Ö. 2000 - 1500 yılı orta tunç çağıdır. Kazı çalışmaları sonucunda pişmiş topraktan yapılmış çanak ve çömlekler, tunç iğneler, işlenmiş kemikler, taştan dibekler, pişmiş topraktan yapılmış bina modelleri bulunmuştur.
Tiriş Höyük
Titriş Höyük’te, 1981 - 1982 yıllarında yapılan kazılar sonucu, M. Ö. 3000 - 2000 yılı eski tunç çağına tarihlenen bu nekropolde 38 mezar açığa çıkarılmış ve 150 adet müzelik eser elde edilmiştir. Gömü hediyeleri olarak bulunan bu küçük buluntular arasında türban başlı iğneler, gümüş yüzükler, midye kabuğundan yapılmış kolye ve küpeler, pişmiş topraktan yapılmış geometrik desenli ve boyalı vazolar, kâseler, bardaklar, biberon ayaklı kaplar ile taştan yapılmış idoller (keman biçiminde) ele geçirilmiştir.
Ayrıca Titriş Mezarlığı’nın erken sülâleler III. devrine tarihlendiğini kanıtlayan kalkerden yapılmış bir silindir mühür de bulunmuştur. Mühür baskısında şöyle bir tasvir göze çarpmaktadır : "Bir ağacın iki yanında art ayakları üzerine kalkmış iki keçi, sağdaki hayvanla ağaç arasında bir platform üzerinde yay boynuzlu bir keçi durmaktadır. Ağacın sağında kanatlarını açmış yılan gibi bir kuş, bir akrep ve başını aşağıya çevirmiş bir yılan vardır. Bunların hemen solunda duran ve belinde kemeriyle hançeri bulunan bir boğa adam elleriyle akrebi ve yay boynuzlu keçiyi tutmaktadır. Bütün bu tasvir göz önünde tutulduğunda kompozisyon açısından erken sülâleler devrinin bütün özelliklerini taşıdığı görülür. Çok tahrip durumda olmasına karşın Titriş Höyük mezarlığında yapılan kurtarma kazısı, Güneydoğu Anadolu ilk tunç çağ ölü gömme adetlerine bir ışık tutmuştur.
Höyük’te, Müze Müdürü Adnan Mısır’ın başkanlığında California Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Dr. Guillermo Algaze’nin iştiraki ile ortaklaşa olarak yapılan kazı çalışmalarına 1991 yılında başlanmış ve 10 yıllık bir sürece göre gerekli plan ve programlar yapılmıştır.
Höyük, ilk tunç çağından (M. Ö. 3000 - 2000) ortaçağa (M. S. 395 - 1435) kadar kesintisiz iskân göstermekte ve büyük bir alana yayılmaktadır. Güneydoğu Anadolu’da erken şehirleşmeye ait önemli buluntular veren Titriş Höyük’te, küçük buluntu olarak pişmiş topraktan yapılmış kâseler, fincanlar, vazolar, koku şişeleri ve bardaklar ile bronzdan yapılmış iğneler, kemik aletler, çakmak taşından ok uçları, pişmiş topraktan hayvan figürleri, bronz yüzükler, taş damga mühürler, ağırşaklar ve İslami devre ait sikkeler sayılabilir.